Yazımız 31 Ekim 2023 tarihinde güncellenmiştir.
Aliya İzzetbegoviç Sözleri…
1925 yılında Bosna Hersek’te doğup , 2003 yılı Ekim ayında aramızdan ayrılan Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in sözlerinden bir demet hazırladık…
Aliya İzzetbegoviç Sözleri
Özgürlük verilmez, alınır.
İslam en iyi ama biz, en iyiler değiliz.
Hukuk, güçlünün değil, zayıfın silahıdır.
Güç ve kanun sadece adaletin vasıtalarıdır.
Biz koyun olduğumuz için onlar kurt oldular.
İyi insan olmadan iyi Müslüman olamayız.
Hatalı bilgi bilmezlikten daha tehlikelidir.
İktidar insanları şımartır. Bu şaşmaz kural.
”İslam güzel de, Müslüman bunun neresinde?”
Aşk ve nefret ile şiir yazabilirsiniz, tarih değil!
Din hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder.
Düşmanına benzediğin zaman, savaşmanın anlamı kalmaz.
Anlayış eksikliğinden saldırganlığa sadece bir adım vardır.
Bütün canlılar acı çeker fakat insan ızdıraba fikir giydirir.
Ben dindarlığımı annemin dindarlığına borçluyum.
İnsan idealsiz yaşayamaz, en azından insan gibi yaşayamaz.
En kötü kombinasyon, boş bir ruh ile dolu bir midededir.
Sloganımız şu: Kendinden olanı sev, ötekine saygı göster.
İnsan, tüm ilimlerin onun hakkında söylediklerinden daha fazladır.
Bu adil bir barış olmayabilir; fakat süren bir savaştan daha iyidir.
Kur’an ve İslam sadece hocalara bırakılmayacak kadar önemlidir.
Karanlığa alışmış olan köstebekler, ışığa müsamaha gösteremezler.
Çok yaşadım ve çok yoruldum. Şimdi sevgilime kavuşmak istiyorum.
İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşyayla bir tutan her şey gayri insanidir.
Benim için yeryüzünde iyi, doğru ve güzel ne varsa onun adı İSLAM’dır.
Sevgi ve dayanışmanın, paylaşmanın olduğu yerde ölüm değil hayat vardır.
Adaletin kendisi insanların kalplerinde mevcuttur, aksi durumda adalet yoktur.
Hukuk benim için sadece meslek değil inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefem.
Acılar ve ızdıraplar içinde doğan dinler ve devrimler rahat ve konfora gömülünce biter.
İdare etmek değil, idare edilmek için eğitilen kuşaklar İslam’ın ilerlemesini sağlayamazlar.
İslami inanç ile, gayr-ı İslami yaşamak, üretmek, eğlenmek ve hüküm sürmek mümkün değildir.
İnsanın ruhi tarafını tanımazsanız, insanların eşitliğinin dayandığı yegane esası kaybedersiniz.
Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın.
Olduğunuz gibi kalın. Dininizi, milliyetinizi koruyun. Kimliğinizi kaybetmenin bedeli köleliktir.
Bütün yücelik ve şükran Allah’a aittir ve insanların gerçek kalitesini ancak Allah tespit edebilir.
Kendilerine delilik bulaşmış insanlar mutludurlar, ben de onlardan biri olduğuma inanıyorum.
Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz. Kitab’a uyacağız.
Her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.
Öyle hareket et ki, davranışların herkes için geçerli olsun; ne sana göre değişsin ne de başkalarına göre.
Kur’an edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.
Evet ben de korkuyorum ama yürümemi gerektiren sebepler, korkmamı gerektiren sebeplerden daha fazla.
İslamiyet’in ilerlemesini sakin ve teslimiyetçi kimseler değil, cesur ve isyankar ruhlu kimseler gerçekleştirecektir.
Her ne kadar tanyeri Mekke’de ortaya çıktıysa da, kendi göz alıcı parlaklığı içinde gün, Medine’de kendini gösterdi.
Her fani gibi ben de öleceğim. Öldüğümde Osmanlı askerleriyle, Bosna şehitleriyle yan yana yatmak istiyorum.
İnsanın şerefi, Allah’ın onu emir ve yasaklarına muhatap olmaya layık ve dolayısıyla mükellef kılmış olmasında yatar
Tek tek insanları sevemeyenler, insanlık (hümanizm) kavramını icat etmişlerdir; hem kullanmak hem de rahatlamak için.
Müslümanlar, hayatta nasıl uygulanacak sorusundan kaçmak için Kur’an’ın nasıl okunması gerektiği hususunda geniş bir ilim ürettiler.
Gerçek inanan bir nesil, sadece şuursuz bir dini aidiyet içinde bulunan düzinelerce nesilden çok daha fazla şey yapabilir.
Eğer bir kez daha ırmaklarımız üzerinde köprüler inşa edeceksek, köprüleri öncelikle halkımızın ruhlarına inşa etmeliyiz.
Hayvan ancak aç olduğu veya bir tehditle karşı karşıya bulunduğu zaman; insan ise, tok ve güçlü olduğu zaman tehlikelidir.
Tarih sadece sürekli değişimin değil, aynı zamanda ve devamlı olarak imkansız ve beklenmeyenlerin gerçekleşmesinin hikayesidir.
Malcolm X, İslam aleminde herhangi bir ırkçı duygunun bulunmayışını nükteli bir şekilde ‘renk körlüğü’ olarak tanımlar. Müslümanlar rengi değil, insanı görürler.
Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna’nın özünü de zedeliyor.
Her iktidar insanları bozar ve bu bozgunculuğun yıkıcı etkisine ancak sadece Allah’a iman ve ahlaki değerlerin sürekli canlı tutulması faaliyeti karşı durabilir.
Tarih baştan aşağı, küçük fakat kararlı, cesur ve akıllı insan topluluklarının, hadiselerin seyrini değiştirdiklerini anlatan bir hikayedir.
Maddi bakımdan hali düzelince insan neden daha az memnun olur? Maddi standart yükselince, psikolojik standart neden düşer?
Ben Müslüman’ım ve Müslüman olarak kalmaya kararlıyım. Bu hayatımın sonuna kadar böyle devam edecek. Çünkü İslam benim için iyi ve asil olmanın en doğru ifadesidir.
Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.
Bir kelimeyi hiç aklınızdan çıkarmayın: Devlet. Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer, rüzgarda savrulup gider.
İnsanlara hayat bahşetmek, ölü ruhları diriltmek maksadıyla indirilmiş bulunan Kur’anı Kerim, ne yazık ki bu gün insanlar kolay can versinler, diye başlarında okunmaktadır.
Din de devrim de acılar ve ızdıraplar içinde doğar. İkisi de refah ve konfor içinde yok olup gider. Gerçekten de devam eden sırf onların gerçekleşme çabasıdır.
Hedefe ulaşmak için her yol mübahtır formülü sayısız cinayetlerin sebebi olmuştur. Ulvi hedef aşağılık (alçakça) bir vasıtayı kutsal kılamaz.
Maalesef kötülük asla tam olarak yenilgiye uğratılamayacaktır. İnsanlık kötülüğe karşı daimi bir mücadele ile karşı karşıyadır. Hayatlarımızın ve insanlık tarihinin anlamının burada yattığına inanıyoruz.
Biz kin gütmeyeceğiz ama asla yapılanları unutmayacağız ve her şey bittiğinde hatırlatacağımız şey düşmanlarımızın sözleri değil dostlarımızın sessizliği olacaktır. Biz ölüyoruz ama onlarda kazanmıyorlar…
Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına.
Allah, hayvanlardan farklı olarak bizi dik yürür şekilde yarattı. Çoğu insan bu imtiyazı kullanmaz, hayatlarının çoğunda eğilirler, hatta sürünürler. İnsan böyle mi yapmalı? Allah’ın bu büyük nimetlerini, dik yürümeyi reddetmek nankörlük değil mi?
Bu gün ve geçmişte, Doğu’da olduğu kadar Batı’da da sık sık görülen şahsın yüceltilmesi hadisesi İslam’ a kesinlikle yabancıdır. Çünkü bu bir çeşit putçuluktur. (Kur’ an, Tevbe 31). Bütün yücelik ve şükran Allah’ a aittir ve insanların gerçek kalitesini ancak Allah tespit edebilir.
Bir gün askerlerden biri gelip kendisine ‘onlar bizim kadınlarımıza tecavüz ediyorlar, onlar bizim kadınlarımızı, yaşlılarımızı ve çocuklarımızı öldürüyorlar. Buna bigane kalmamalıyız’ dediğinde, Aliya çok veciz bir şey söylüyor ‘Sırplar bizim öğretmenimiz değiller.
“Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza, akılımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız? Küçük ve kırılgan bir insanda bile insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir. Gücümüz, bilimimiz, edebiyatımız nerede? Nerede buluşlarımız, küllî iyiliğe katkılarımız?
Onların gözünde biz Doğulu atalarımızla birlikte, Asyalı bir tür olarak, yarı-vahşi insanlarız. Pekala, öyle olsak bile ne değişir? Avrupa’nın medeni bir biçimde davranmalarını beklediği Avrupa kökenli halklar, savunmasız insanları öldürdüler, camileri ve köprüleri tahrip ettiler. biz bunu yapmadık. Bu nedenle, yurtdışına gittiğimde büyük bir gurur duyuyorum. Öncelikle, olağanüstü bir cesaret ve direniş gösteren, ikinci olarak da, sıkıntılarımızın dehşetiyle yüzleştiğinde bile onuruna gölge düşürmeyen bir halka mensup olduğum için gururlanıyorum.