Yazımız 24 Aralık 2022 tarihinde güncellenmiştir.
Cabir bin Hayyan Sözleri…
Modern Kimyanın kurucusu kabul edilen, doğum yeri tam olarak bilinmeyen sekizinci asırda yaşamış büyük İslam alimi olan Cabir Bin Hayyan’ın sözlerinden ve Cabir Bin Hayyan hakkında söylenmiş sözlerden bir demet hazırladık.
Cabir Bin Hayyan hakkında kısa bilgilendirme yazısına sayfamızın sonunda ulaşabilirsiniz.
Cabir bin Hayyan Sözleri
“Fen ilimlerinde tecrübe esastır. İyi ve gerçek deney yapan mütehassıs ve üstâd olur. Yapmayan ise olamaz. Bütün fen ilimleri için bu böyledir. Deney yapmayan âlim, netîceye ulaşamaz…”
Allah bize fizikî kanunlar vermiştir. Bunlarla bitki, hayvan hattâ insanın benzerini yapabiliriz. Allah beşere öyle kabiliyetler bahşetmiştir ki, beşer, kâinattaki bütün sır perdelerini bununla çözmeye muktedirdir.
Kimyevi hadiseler tabiatta Cenab-ı Hakk’ın takdiriyle uzun sürede meydana gelmektedir. Kimyager tabiatta uzun sürede meydana gelen şeyi kısa zamanda yapan kişidir. Âlim ise, keşfedilmiş bir buluştan yola çıkarak başka buluşlar ortaya çıkarabilen kimsedir.
İlim adamı, mutlaka tecrübe üzerinde durmalıdır ki, mevzuunda (konusunda) derinleşip kesin netîceye ulaşabilsin. Çalışmasının eksik ve aksak yönlerini anlayıp, doğru ve sağlam biğiler ortaya koyabilsin. Demek ki, fen ilimlerinde olgunluğun esâsı tecrübedir…”
“Maddenin en küçük parçası olan “elcüz’ü la yetecezzâ” (atom) da yoğun bir enerji vardır. Yunan bilginlerinin söylediği gibi, bunun parçalanamayacağı söylenemez. Atom da parçalanabilir. Parçalanınca öyle bir güç meydana gelir ki, bir anda Bağdâd’ın altını üstüne getirebilir. Bu, Allahü teâlânın kudret nişanıdır.”
“İlim tahsîl etmek arzusunda olan kimsenin hocalarına, üstadına karşı çok nâzik ve edebli olması, sözlerini ve fikirlerini kabullenmesi gerekir. Hocasına asla îtirâz etmemelidir. Kendisi bir hayli olgunlaşmış olsa da, bu edebe riâyet etmelidir. Gerçek ve büyük âlim, kendinde bulunan ilim ve marifetleri ancak kendisine karşı edebli ve hürmetkar olana tevdî eder. Çünkü üstâd demek, bizzat ilim demektir. Ona saygısızlık, ilme saygısızlık olur. İlme karşı saygısız olan ise, hak ve hakîkate karşı gelmiş olacağından, nasipsiz kalır, yetişemez. Hep hatâ yapar, yanılır ve sapıtır. Gâyet tabiî ki, hiç bir akıl sahibi böyle bir duruma düşmek istemez. Talebe üstadına karşı gerekli olan tevazu, saygı ve nezâketi göstermezse, hocasının ilminden çok az istifâde eder. Özünü değil, kabuğunu bile elde etmesi çok zor olur.”
Câbir bin Hayyân bir eserinde şöyle anlatır: Hocam Ca’fer-i Sâdık bana bir gün şöyle buyurdu: “Ey Câbir! İşte hazırlamış olduğun eserlerin hepsi. Bunlarda kimya ilmini açıkladın ve ayrıntılarını ortaya koydun. Bu ilim dalı ile ilgili değişik görüşlerini belirttin. Konularını teker teker ele aldın, bölümler hâlinde tesbit ettin, ilimde en yüksek mertebeye erenler hâriç, herkes bunlara muhtaçtır. Mâdenler ile ilgili de çok eser yazdın. Gören ilim âşıkları hayran kaldı. Çok mal verip satın almaya gayret gösterdiler. Çok dünyalığa kavuştun. Hepsi geçip gitti. Şimdi ise ey Câbir, Allahü teâlâya istiğfar eyle. Sonra, daha kolay elde edilir ve anlaşılır bilgiler ile uğraş. Böylece önceki hatâ ve kusurlarına keffâret olur.” Ben de; “Efendim! İşaret buyurun da o konu üzerinde durayım” dedim. Bunun üzerine; “Bütün çalışmalarını hülâsa eden, açık anlaşılan bir eser hazırla ve bana teslim et” buyurunca; “Başüstüne efendim” diyerek Kitâb’ur-rahme”i yazdım.
Cabir Bin Hayyan Hakkında Söylenenler
“Orta çağların ilimler ansiklopedisi” George Sarton
“Aristo’nun mantık ilmindeki yeri ne ise, Câbir bin Hayyân’ın kimya ilmindeki yeri de odur. Aristo, mantığın kurucu ve üstadı olarak kabul edildiği gibi, Câbir bin Hayyân da kimyanın kurucusu ve üstadıdır.” (Orta Çağlarda Kimya târihi /Fransız bilim tarihçisi Bethelot;)
“Histoire de la Medicine Arabe” adlı eserinde, Câbir bin Hayyân’ı; orta çağların tartışılamaz en büyük âlimi, ilmî otoritesi ve derinliği ile eşi, benzeri olmayan bir üstâd, metodu ile yol gösterici olması bakımından büyük bir ilim teşvikçisi ve nihayet modern kimyanın kurucusu ve tamamlayıcısı olarak değerlendirmektedir. Leolerc
Cabir bin Hayyan’ın eserleri 400 yıl sonra Avrupa’ya tercüme yoluyla intikal etmiş, kimya ilminin kaderini tam bin sene o belirlemiştir.Ortaya koyduğu bilimsel verilere ilave edilecek yeni verileri ancak 18. yy.’ da yaklaşık bin sene sonra görmekteyiz. (Fuat Sezgin)
Cabir diyor ki bize: “Allah insana kâinatın bütün sır perdelerini yırtacak kabiliyeti vermiştir!” Yani beşer bu kâinatta her sırrın çözümüne ulaşabilir. Aristoteles ise tam tersini söylüyor: “Biz bunu yapamayız” diyor. Cabir İbn Hayyan öyle bir adam ki “kâinat, matematiksel ölçüler esasına göre yaratılmıştır” diyor. Yani “hisleri bile ölçebiliriz. Ölçemediğimiz herhangi bir şey, bilimin konusu olamaz!” diyor
Bilim Tarihi Sohbetleri, Fuat Sezgin
Cabir Bin Hayyan Hakkında Kısa Bilgi
Cabir Bin Hayyan tam adı ile Câbir bin Hayyân bin Abdullah el-Ezdî İslam dünyasında Sufi Avrupa’da ise Geber/Geberi ismi ile meşhur olan bir alimdir. Ebû Mûsa Câbir bin Hayyân ismi de kullanılır.
Aslen Türk olan Câbir bin Hayyân, Abbasî halîfesi Harun Reşîd’in sarayında yaşadı. Vezir Yahya bin Hâlid el-Bermekî’den himaye gördü
İslam Peygamberinin torunu olan Caferi Sadık Hazretlerinden dini ilimler konusuda dersler almıştır.
Başta kimya olmak üzere, tıp, fizik, astronomi, felsefe alanında toplam 2000 eseri bulunan ve kendisine ‘kimyanın babası’ denilen bu âlimin en büyük buluşu ise atomun parçalanabileceğini ifade etmesi ve göstermesidir.
Câbir,kimyaya kendi adını verecek kadar büyük bir bilim insanıdır. Bu sebeple İbn Haldun kimyacıların bu ilme “ilm-i Câbir”dediklerini yazar..
Bilimdeki çalışmaları ile parlamaya başlayınca Halife Harın Reşid tarafında Harran Üniversitesine önce profesör olarak gönderilmiş sonra bu üniversitenin rektörü olmuştur.
‘Mercekler teorisi’ni bularak günümüzün fiziğinde geçerli olan optik kanunlarını belirtmiş, iç bükey aynalarla güneş ışınlarını bir yerde toplayıp uzak mesafelerden ağaçları tutuşturup, suyu kaynatmayı başarmıştır.
Kimyanın iki temel prensibi olan ‘kalsinasyon’ ve ‘redüksiyon’u bilimsel bir şekilde ortaya koymuş, buharlaşma, süblimasyon, eritme ve kristalleştirme için kullanılan metotları geliştirmiştir.
Câbir’in eserlerinin büyük bir kısmı kayboldu. Bunlardan yirmi yedi tanesi, latince ve Almanca olarak Nürnberg, Frankfurt ve Strazburg’ta 1473-1710 yılları arasında basılmıştır.
Basılmış eserlerinden bâzıları şunlardır:
Kitâb-ül-Beyân
Kitâb-ül-Hacer
Kitâb-ün-Nûr
Kitâb-ül-İzâh
Kitâb-ül-Istakas-is-Sâlis
Tefsîr-ül-İstaka
Kitâb-üt- Tecrid
Kitâb-ül-Mülk
Kitâb-ur-Rahme
Basılmamış olan eserlerinden bâzıları ise şunlardır: 1-Kitâb-üş-şems, 2-Kitâb-ül-kamer, 3-Kitâb-ül-hayvân, 4-Kitâb-ül-esrâr, 5-Kitâb-ül-bid, 6-Kitâb-üd-dem, 7-Kitâb-ün-Nebât, 8-Kitâb-ül-hikmet, 9-Kitâb-ut-tîn, 10-Kitâb-ul-anâsır, 11-Kitâb-ül-belâgat, 12-Kitâb-ul-eşcâr, 13-Kitâb-ül-bustân, 14-Kitâb-us-sârî, 15-Kitâb-ut-tâc, 16-Kitâb-ul-elbân, 17-Kitâb-ur-ravda, 18-Kitâb-ul-fıkh, 19-Kitâb-üs-semâ, 20-Kitâb-ül-arz, 21-Kitâb-üş-şiir, 22-Kitâb-ul-kimân-il-Meâdin, 23-Kitâb-ul-hayâl, 24-Kitâb-ül-hükûmet, 25-Kitâb-ul-hilkat, 26-Kitâb-ul-hey’et, 27-Kitâb-un-nakd, 28-Kitâb-üs-sehl.
İslâm âleminde, Ebû Bekr Râzî, İbn-i Sînâ, Mesleme el-Macrîtî, Fârâbîvedaha bir çok bilgin, onun eserlerinin gölgesinde yetişip, olgunlaştılar.