Yazımız 1 Aralık 2024 tarihinde güncellenmiştir.
Cumhuriyet dönemi matematik dehası olarak tarihimize adını altın harflerle kazıyan Cahit Arf, çözülmesi zor olan matematik problemlerini bireysel çalışmasıyla çözen ve matematik literatürüne kendi adını taşıyan teoriler oluşturan önemli bir bilim adamıdır.
Cahit Arf, 1910 – 1997 yılları arasında yaşamış dünyaca ünlü matematikçi. Cisimlerin kuadratik formlarının sınıflandırılımasında ortaya çıkan ve kendi adıyla anılan “Arf Sabiti“, “Arf Halkaları” ve “Arf Kapanışları” gibi terimleri bularak, matematik ve bilim dünyasına önemli katkılarda bulundu. Alman matematikçi Helmut Hesse ile birlikte, Hesse-Arf Kuramı’nı geliştirdi.
Cahit Arf, 1997 yılının Aralık ayında (26 Aralık) ağır bir kalp hastalığı nedeni ile vefat etmiştir.
Cahit Arf Sözleri
Matematiği belleme, kendin yap, anla!
Matematikte zekadan önce sabır gelir.
Bilim adamı olabilmek için tutku gerekir.
İki kere iki nasıl dörtse, bende o kadar akılcıyımdır.
Matematik zaten her zaman vardı. İnsanoğlu onu buldu.
Bilim insanının amacı anlamaktır. Âmâ büyük harflerle anlamaktır
Ben matematiğe hayatımı adadım, karşılığında bana hayatımı geri verdi.
İşlerinizi başkalarına yaptırmayın. Çünkü kendi istedikleri gibi yaparlar.
Matematik esas olarak sabır olayıdır. Belleyerek değil keşfederek anlamak gerekir.
Gerçekten evrenin sırrını arıyorsanız, benim yaptığım gibi sayılara gelin. Sonsuzluk her şeyin cevabıdır.
Çocukluğumda benim için üç şey vardı. Matematik, tarih ve politika. Ama matematik zaten hepsini anlatan şeydi.
Bilim ve inanç birbirinden farklı şeylerdir. İki ayrı unsurdur. Ama bilim ve inanç yan yana gelirse çok şey başarırlar. Bilim ve inancın birbirine ters düşmemesi gerekmektedir.
Bilim insanı adayı olan bu çocuklar hiçbir zaman kendilerine öğretilenleri sorgusuz sualsiz ezberlemezler ve doğruluğuna kayıtsız şartsız inanmazlar, çünkü biz bile öğrettiğimiz şeylerin doğruluğundan şüphe etmekteyiz.
Bilim ve güzel sanatlar arasında pek bir fark yoktur. Sanatçı güzel duyguları görsel ve işitsel olarak çıkarmak için çalışır, bilim insanı ise bunu mantıkla yapar. İkisinin en önemli ortak yanı doğayı kavramaya çalışmalarıdır.
Bu sonsuzlukları tümevarımsal bir şekilde kavrıyoruz ve kavradığımız zaman da o sonsuzluğu hissediyoruz. Ve bu bize mutluluk veriyor: Çünkü ölümü unutuyoruz… Herkes ölümsüz olduğu alanda çalışmak ister: Ben de matematikte kendimi ölümsüz hissettim.