Charles Dickens Sözleri

PAYLAŞ
Charles Dickens Sözleri
  • 2109
  • +
  • -

Yazımız 1 Temmuz 2024 tarihinde güncellenmiştir.

Charles Dickens Sözleri…Dünyaca ünlü roman yazarı Charles Dickens tam adıyla Charles John Huffam Dickens 7 Şubat 1812 yılında doğup 9 Haziran 1870 yılında genç yaşta vefat etmiştir.

Ülkemizde herkesin okul sıralarında gözüne çarpan Oliver Twist başta olmak üzere bir çok romanı olan bu İngiliz yazarın ünlenmesini sağlayacak  ilk eseri 
1837’de yayınlanan Bay Pikvik’in Serüvenleri adlı kitabıdır.

Bugün vefat yıl dönümü olan yazarın eserlerinden yaptığımız alıntılardan bir derleme hazırladık..

Charles Dickens Sözleri

Kötü arkadaş iyi huyu bozar.

 

Yaşamın tadını çıkarın; canını değil…”

 

Kem gözlü olmaktansa kör olmak yeğdir.

 

Onca kalabalığa rağmen, bu nasıl bir yalnızlık!

 

Zaten sevgi her zaman nefretten üstün değil miydi?

 

… en büyük arzum bu dünyaya ait olduğumu unutabilmek.

 

Şu bir gerçek ki her insan diğerleri için derin bir sır ve gizemdir

 

Aptallarla dolu bir dünyada yaşarken sinirlenmemem olanaksız.

 

Ölüm, doğanın bütün varlıklara bahşettiği bir çareydi.

 

Hepimizin elinde birçok nimet var ama çoğumuz değerini bilmiyoruz.

 

…beklentisi olmamalı insanın, yoksa hep hayal kırıklığına uğrarsınız.

Charles Dickens Sözleri

Ne de olsa ruhlar da denizler gibidir; derinlik ancak derinliklere yanıt verir.

 

Elinizden geleni yapın. Hayatı bazen boşa harcıyor olsak dahi, uğraşmaya değer.

 

Tekrar buluşacağız, bu dünyadan yorgun ayrılanların huzura kavuştuğu o yerde!

 

Eğer şu tuzlu suyu aşmak kaderimde olsaydı Tanrı beni bu adaya koyar mıydı?

 

Bir insanı geceleri düşünmek, o insan üzerinde hak iddia etmek için bir neden değildir.

 

İyi bir şeye sahip olup onu yitirmek mi yoksa ona hiç sahip olmamak mı daha iyi?

 

İnsanlar bazen karşılarındakine kalben uzak oldukları için anlamakta güçlük çekerler.

 

Bir odanın kapısını kapatıp yalnız kalmak, her zaman hayatımın en güzel şeylerinden biri olmuştur.

 

Hiçbir şey yoksulluk kadar ezici olamaz. Hiçbir şey de servet peşinde koşmak kadar aşağılanmamıştır!

 

Erdem’ bulaşıcıdır, özellikle de yüce bir erdem olan yurtseverlik ya da vatan aşkı daha da bulaşıcıdır.

 

Bu topraklarda insanların bize duyacağı hayırsız hürmet sadece ve sadece korkudan ve esaretten kaynaklanır.

 

Dünyada, kahkaha ve keyif kadar karşı konulamaz derecede bulaşıcı etki yapan hiçbir şey yoktur.

 

Göğün altı delinse de tüm yağmurlar birden boşansa insanın kendi içinde yanan cehennem ateşini yine söndüremez.

 

 Her bir evin her bir odasında ayrı bir sır vardır ve bunların içlerinde çarpan her bir yürek de hemen yanı başındaki yüreğin bile bilmediği ayrı bir sır taşır içinde!

 

İster demirden olsun, ister altından, ister dikenden olsun… O sayılı günlerden birini yaşamayıp da ilk halkası meydana gelmeseydi, bu zincir belki de hiç örülmezdi.

 

Ömrünüzdeki sayılı günlerden bir tekini yaşanmamış sayalım… Kaderinizin akışı kim bilir ne kadar farklı olurdu? Bu satırları okurken bir an durun, yaşamanızı saran o uzun zinciri düşünün…

 

Çocuklar kendi yaşadıkları dünyanın içinde en çabuk olarak haksızlığı sezerler, en derin olarak haksızlığı duyarlar. Çocuğun uğradığı haksızlık bize küçücük bir şeymiş gibi gelebilir, ama çocuk da küçük olduğu için kendi dünyasının bütün ölçüleri kendi boyuna göredir.

 

Coşkunun doruğundan perişanlığın çukuruna, perişanlığın çukurundan coşkunun doruğuna sırasıyla gidip gelmişti:Yol kenarında borusuna yel sızmış gaz lambası gibi bir an için olağanüstü bir parlaklıkla şavkıdıktan sonra küçüle küçüle nerdeyse göze görünmez olmuş, kısa bir aranın ardından bir an yine parlayıp ışıldamış ve sonunda kararsız,sarsak bir parıltıyla titremiş, sönmüştü.

 

En iyi zamanlardı; en kötü zamanlardı. Bilgelik çağıydı; ahmaklık çağıydı. İnanç dönemiydi; şüphecilik dönemiydi. Aydınlığın mevsimiydi; karanlığın mevsimiydi. Umut baharıydı; umutsuzluk kışıydı. Öncemizde her şeyimiz vardı; öncemizde hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz doğrudan cennete gidiyorduk; hepimiz doğrudan cehenneme gidiyorduk. Kısacası o dönem de bugünkü gibiydi; öyle ki, dönemin en gürültücü yetkililerinden kimileri, hem iyisi hem de kötüsü için ‘en’ ile başlayan karşılaştırmalarda ısrarcıydılar.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir