Yazımız 15 Ekim 2024 tarihinde güncellenmiştir.
Daron Acemoğlu Sözleri…
Daron Acemoğlu, 1967 yılında İstanbul’da doğdu. 1986’da Galatasaray Lisesinden mezun oldu.
Lisans derecesini İngiltere’nin York Üniversitesi’nde Matematiksel Ekonomi ve Ekonometri Bölümü’nde tamamladıktan sonra yüksek lisans ve doktora derecelerini ise Londra Ekonomi Okulundan aldı. 1992-1993 yılları arasında Londra Ekonomi Okulu’nda ders verdi. 1993’ten itibaren akademik kariyerini ABD’de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) sürdürdü. 2000 yılında profesör unvanını aldı. Utrecht, Bilkent, Bath, Boğaziçi ve Atina üniversiteleri ile Paris’teki École Normale Supérieure tarafından fahri doktor unvanıyla ödüllendirilen. Acemoğlu’na 2019 yılında MIT tarafından “Enstitü Profesörü’,2021 yılında İngiliz Akademisi tarafından Onur Üyesi unvanı verildi.
Dünyada en çok alıntı yapılan 5 iktisatçıdan biri olan Acemoğlu’nun çalışma alanları arasında siyasal iktisat, ekonomik kalkınma, büyüme, teknolojik değişimler, gelir eşitsizliği ve çalışma ekonomisi bulunuyor.
Daron Acemoğlu Sözleri
Avrupa Birliği, Türkiye’nin kurumları için önemli bir çapadır.
Türkiye kendisini yenilemeli ve üretimi artırıcı yapısal reformlara hız vererek hukukun egemenliğini güçlendirmeli.”
Biz Avrupa’yla onların kapı bekçisi olarak değil, temel demokratik ve insan hakları değerlerinde anlaştığımız için ilişki içinde olmalıyız.
Bir ülkenin beyni akademik sistemdir. O beynin özgür düşünmeye ihtiyacı var. Bunun için de özgürlük ve özerkliğe… Akademik kurumlar kendi kararlarını alabilsin, çatılarını kurabilsinler.
“Geleceği inşa etmek dünya ve Türkiye için en önemli konulardan bir tanesidir. Kurumların gelişmesi, daha iyileşmesi, adil bir hale gelmeleriyle alakalıdır. Adaleti bir tek yargı kurumlarıyla anlayamayız. Her toplumun içinde olan anlaşmazlıkları tarafsız ve adil bir şekilde çözümlemek çok önemli. Aynı zamanda adalet için toplumun sosyal ve siyasal olarak katılımı da çok önemli”
Karar verici birimlerin çoğu en yüksek net yaran sağlayan alternatifi seçmeye çalıştığı için, eniyileme insan davranışını öngörmede kullanılabilecek faydalı bir araçtır. Eniyileme aynı zamanda kural belirleme konusunda da oldukça faydalıdır. Kişilere eniyilemenin nasıl ve hangi kurallara göre yapıldığını öğreterek, onların kararlarını ve dolayısıyla yaşam kalitelerini iyileştirebiliriz (Mikroekonomi)
Bence yabancı yatırımcıların aklında olacak şey faiz koridoru değil. Genel ekonomik ve politik belirsizlik ve bunların getirdiği dengesizlik yabancı yatırımcıların cesaretini kıran temel unsurlar arasında… Çözüm sürecinin bitmesi politik sistem ve ekonomi için felaket olur. Öte yandan DAEŞ, tabi ki tüm bölge ve artan bir şekilde Türkiye için çok büyük bir problem.”
Küçük miktardaki verilerin kullanımı bu verilerden yanlış çıkarımlar yapmamıza sebebiyet verir. Eğer bir köşe yazarı sizi sadece birkaç anekdotla ikna etmeye çalışırsa lütfen bu söylediklerimizi aklınızın bir köşesinde bulundurun. Eğer yazar anlattıklarını binlerce veri kullanarak kanıtlıyor ise bu durumda argümanı rahatlıkla kazanır ve insanları İkna etmiş olur. Fakat köşe yazarı argümanını birkaç anektoda dayandırıyorsa şüpheci kalın. Anektodlar köşe yazarının argümanını kanıtlamak üzere dikkatle seçilmiş bir şekilde ise iki misli şüpheci olun. Anektoda dayanan alyuvarlar çok ciddiye alınmamalıdır. (Makroekonomi)
Eğer özgürlüğü basit bir şekilde bazı 17. yüzyıla giden felsefecilerin de tanımladığı gibi, yani insanın yapmak istediğini yapabilme olanağı olarak tanımlarsak çok dar bir tanımlama yapmış oluruz. Çünkü bu tanım içinde bazı bileşenler yok. Mesela ‘yapmak istediklerimi yapabilmek için kaynaklarım var mı?’, ‘devletin dışındaki toplumun bana verdiği sinyaller, getirdiği yaptırımlar, limitler neler?’, bu soruların cevaplarını düşünmeden bir özgürlük tanımı çok tek taraflı oluyor. Bu bazen bazı insanların dediği negatif özgürlük kavramına tekabül ediyor”
Türkiye’deki büyüme son 10 sene içinde düşük kalite dediğime benziyor. Ne kadar büyüyor Türkiye? Son 10 senenin ortalaması yüzde 3. Bu düzeyde bir ülkenin çok daha fazla büyümesi gerekiyor. Verimlilik artışı var mı? Hayır, yine son 10 senede 0 ya da negatif. Verimlilik artışı olmadan bir ülkenin kendi zenginliğini artırması pek mümkün değil.
Büyüme tamamen tüketimden geliyor. Tabii ki tüketimin artması gerekiyor ama dengeli bir büyüme için tüketimin ve yatırımın aynı zamanda artması lazım. Türkiye’deki artış tüketime giderek hız verilmesinden geliyor. Krediler artmaya devam ediyor, tüketim artmaya devam ediyor, borçluluk artmaya devam ediyor ama yatırımda, verimlilikte artış yok. Örneğin cari açık bunun bir sonucu. Böyle bir düşük kaliteli büyüme uzun zaman devam edemiyor. Problemleri görmeye başlıyoruz, yüzde 10’un üzerinde işsizlik var. Enflasyon düşmüyor. Eşitsizlik Türkiye’de çok yüksek. Büyüme herkese aynı karı getirmiyor.”
Büyüme bir tek bazı kesimlerin büyüdüğü bir yapıda. Bir tek İstanbul büyüyor başka yerler aynı seviyede büyümüyor. Tekelleşme çok fazla. 80 senedeki büyüme birkaç şirketin, büyük holdingin çerçevesinde olan bir büyüme. Bakıyorsunuz fırsat eşitliği var biraz ama yeterli değil ama ben dışlayıcı kurumların devamlılığını vurgularken söylediğim gibi bunlar devamlı bir şey değil. Dışlayıcı kurumların çöküp kapsayıcı kurumlara dönüştüğü pek çok örnek var. İngiltere’de, Fransa’da bunları görüyoruz. Afrika’nın bazı ülkelerinde çok çok sömürgeci kurumlardan kapsayıcı kurumların çıktığını görüyoruz.”
“İnsan özgürlüğüne kavuştuğu zaman, bu özgürlüğü başkalarını sömürmek için bencilce de kullanabilir. “’Dar Koridor’ kitabında Avrupa’da bir süreç içinde özgürlüğün nasıl ortaya çıktığını anlatıyoruz. Bir taraftan Roma İmparatorluğu’nun devlet kurumları ve Almanlar’dan gelen organizasyonların devlete karşı toplum içinden gelen, yani tabandan organizasyonların bir araya gelmesi, çok uzun bir süreç içinde yavaş yavaş dar koridorun gelişmesi. Ama geliştiği zaman ne oluyor? İngiliz insanları, Fransız insanları başka ülkelerde olmadığı kadar özgürlüğe ulaşıyorlar. Sonra bu özgürlükle ne yapıyorlar? Dünyanın diğer taraflarını sömürgeleştiriyorlar. Oralardaki insanların üzerine korkunç bir baskı getiriyorlar. Yani, örneğin, bu özgürlük sürecini anlamadan İngiliz koloniyalizmini anlayamazsınız. Ama İngiliz koloniyalizminin dünya üzerine çok negatif etkileri de var. Yani özgürlük kendi başına her şeyi iyi yapacak diye bir şey yok. Neden bu örneği veriyorum, çünkü aynı şey doğayla da ilgili. İnsanlara özgürlük verdiğiniz zaman gerçekten kendi yapmak istediklerini yapma fırsatları getiriyor. Fakat bunlar içinde bir sürü şey de doğaya çok büyük zarar getiriyor. Bu özgürlük kolonyalizmden başka bize sanayileşmeyi de getirdi. Peki, sanayileşme iyi bir şey mi? Evet, sanayileşme sayesinde milyarlarca insan eskiden oldukları fakirliğin üstüne çıktılar. Ama aynı zamanda çok da kötü bir şey, çünkü sanayileşme fakirlik de getirdi. Daha da önemlisi doğaya negatif etkiler getirdi. Yani, özgürlük tek başına bize iyi şeyler getirecek diye bir durum söz konusu değil. Peki, neredeyiz o zaman? Bunun yeni bir teoriye doğru adım olarak görülmesi gerekli. İnsanların artık özgürlüğe organik olarak bazı limitler getirmeleri lazım.
bu adamı herkes bilmez