Yazımız 11 Eylül 2022 tarihinde güncellenmiştir.
Domates ile İlgili Sözler
Domates, biber, patlıcan….
Sen dalından domates koparmayalı kaç yıl oldu …?Hasan Ali Toptaş
Alinazik ile firik pilavı yaptım. Yanında sumak ekşili, sulu domates salatası var. Patasana, Ahmet Ümit
Tavşan kanı çay, sıcacık tandır ekmeği, tereyağlı sucuklu yumurta, peynir, domates ve salatalıktan oluşan kahvaltıyla iyice doyurduk karnımızı.Osman Şahin
Babaanne, “Bülentim” der, “Hadi domates kopar şurdan üç beş tane. Biber de kat yanına, iyi olur peynirle beraber.” Nezihe Meriç
Bir yazar ”siz hiç televizyonlarda domates reklamı gördünüz mü?” diye soruyordu çünkü domates doğal bir şey, onu satmak için uğraşmanıza gerek yok.Kemal Sayar
Nasıl, dolgunlaşmış, kocaman, ama yeşil bir Domates, Ekim güneşinde kendisini kızartacak ışınları bulamayınca, dalıyla bağını kesip, kızarmanın, olgunlaşmanın yolunu, çürüme sürecinde ararsa …
Oruç Aruoba
Mutfağa gidip domates çorbası pişirdim
…
Kazanlar dolusu çorba kaynatsam sanki,
Artık kimse mutsuz olmayacaktı.
Didem Madak
Domates, iyi pişmiş et, mantar, parmesan , kabak çekirdeği gibi bir çok maddede glutamat bulunduğundan kişide lezzetli etkisi yaratmaktadır.
Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum, Serkan Karaismailoğlu
Gözünü sevdiğimin yaz ayları, düşünmezsin ki yemek derdi. Al oradan yarım kilo domates, al oradan yarım ekmek, iste birazcık bakkaldan tuz, bas domatesi tuza, ısır ekmeği ısır domatesi…
Zıkkımın Kökü, Muzaffer İzgü
“Domates, Amerika kıtasının keşfiyle batıya geldi ve kırmızı rengi nedeniyle zehirli zannedilerek yüz yıl kadar yenmedi. Domates, bir Fransız kralı halkını domatesin zehirli olmadığına inandırmak için toplum önünde domates yedikten sonra tüketilmeye başlandı.”
Dikkat Vücudunuz Konuşuyor, Ahmet Şerif İzgören
Uçak koltuğundaki gibi tek bir pozisyonda oturmak ve uzun süre boyunca hiç kımıldamamak bacaklarda kan pıhtılaşması olasılığını arttırır.
Bu pıhtılar kalbe ya da ciğerlere taşınıp bir felakete yol açabilir. Bu durumda domates suyu yüklemesi yapmak uzun uçuşlar için iyi bir fikirdir.
Günde Bir Elma, Joe Schwarcz
Domatesin tuhaf bir yazgısı vardır. 1544’te Mathiolus adında birisinin yazıları sayesinde Avrupa’da tanındığını biliyoruz. Mathiolus afrodizyak olarak ünlenen adamotuyla domates arasında ortak noktalar olduğunu düşünüyordu. Bunun üzerine domatese “aşk elması” dendi, daha sonra adı “altın elma”ya çevrildi (bugün İtalyanca domatese hala pomodoro denir).
Bitkilerin En Güzel Tarihi, Marcel Mazoyer
Evi düşündüm, parmesan peynirli domates suyunda yüzen spagetti, annemin limonlu keki, kuzu kızartma ve sıcak çörek, ve öyle kötü hissettim ki kendimi tırnaklarımı koluma batırıp kan gelene dek sıktım. Büyük memnuniyet duydum bundan. Tanrı’nın en sefil yaratıklarından biriydim, kendime işkence etme noktasına gelmiştim. Benim elemimden daha büyük elem yoktu şu dünyada.
John Fante
Domates, acı biber ve kakao Meksika kökenlidir ve Asya’yla Avrupa’ya ancak İspanyollar Meksika’yı fethettikten sonra ulaşmıştır. Jül Sezar ve Dante Aleghieri yaşamları boyunca hiç domatesli spagettiyi çatallarına dolayamadılar ( o dönemlerde çatal bile icat edilmemişti), William Tell hiç çikolata yiyemedi ve Buddha hiç yemeğine acı biber koyamadı. Patatesler Polonya ve İrlanda’ya ulaşalı henüz dört yüz yıl bile olmadı. Arjantin’de 1492’de yiyebileceğiniz tek biftek lama bifteğiydi.
Yuval Noah Harari
Mesela Türklerin milli yemek dediği kuru fasulyenin Amerika’dan gelişi 18. yüzyıl sonlarına tekabül eder. O güne kadar Eski Dünya’nın kuru baklası tüketilirdi. İnkaların üç bin çeşidini ürettiği patatesin İstanbul’un semt pazarlarında görülmesi 1870’leri bulmuştu. Domates, misır, biber ve tazefasulye de aynı kıtadan geldi. Frenk patlıcanı adıyla bilinen domatesle 1692’de tanışan Türkler, 19. yüzyıla kadar domatesi yeşilken yer, kızaranları ise çürüdü diye çöpe atardı.
Dursun Ali Yaz
“Televizyon yoktu..
Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Dışarıda kar…
Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa…
Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu…
Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi…
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış,
bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş
merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık
içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım…
Dışarıda kar…
İçeride kanaat…
İçeride huzur…
Televizyon yoktu.
Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer,
kokusuna ram olurduk.
Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar…
Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma
dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine,
geniş ve besleyici bir masal dünyası…
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret
kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi,
sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.
Çay da kokardı…
Domates de…
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.
Dışarıda kar…
İçeride huzur…
…
Ne güzel cahildik.
Mutluluğun resmini çiziyorduk..