Yazımız 10 Mart 2022 tarihinde güncellenmiştir.
Dostoyevski Sözleri
Birisini sevmek; onu Yaratıcının kastettiği şekilde görmektir.
Sevmek, güzel birine aşık olmak değil, o kişide bilmediğin bir zamanın, beklenmedik bir anında kendini bulmaktır.
Ancak acı çekerek kendimizi bulabiliriz.
Şuna kesinlikle inanın ki, halkını anlamayan, onunla bağlarını koparan insan bunu yaptığı ölçüde yurduna inancını yitirir, ya dinsiz olur ya da duygusuz bir odun.
İnsanca davranabilmek, çoğu zaman en etkili ilaçtan bile daha tesirlidir.
Bil ki, insanın değerini varlığı değil yokluğu gösterir. Unutma, yokluğu bir şey değiştirmeyenin, varlığı gereksizdir.
İnsanın aklı çoğaldıkça can sıkıntısı artar.
Hayata yeniden başlasaydım, saniyelerin nabzını tutardım.
Acı ve acı çekme, büyük bir zekaya ve duyarlı bir yüreğe sahip kişiler için her zaman kaçınılmazdır.
Hayatta hep mutlu olursam, hayalini kuracak neyim kalır?
Düştüğünde yanında olan değil, kalkman için el uzatan dosttur. Unutma, kötü günde katkısı olmayanın iyi günde hissesi yoktur.
Bu dünyadaki en zor şey, kendi kendine sadık kalmaktır.
Bazı insanların düşmanlığı, dostluklarından daha yararlı oluyor.
Aslında insanı en çok acıtan şey; hayal kırıkları değil. Yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutluluklardır.
Acıda hazların en tatlısı saklıdır.
İnsanın kendisinden yüz çevirmeye, dünyada olup bitenleri görmemezlikten gelmeye hakkı yoktur.
Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptığınız zaman yaşam öyle güzel ki.
İnsanın yaptığı yanlışlardan en büyüğü, başkaları karşısında gülünç olmaktan korkmasıdır.
Üstün zekalı insanlarda paradoksal düşünceler oluşur. Onlar yaşamları boyunca bu düşüncelerinden dolayı ıstırap çekerler. Ve düşünceleriyle birlikte yaşamanın bu denli acı verici, hatta imkansız olması için yüksek bir fiyat ödemişlerdir.
Hayatımızda en yüce, en güçlü, en faydalı dayanağımız, ana baba evinden kalan hatıralarımızdır.
Mutlu olmanın iki yolu var: Ya isteklerinizi azaltacaksınız ya da imkanlarınızı zorlayacaksınız.
Hiçbir zaman doğru insan çıkmaz karşına. Ya zaman yanlıştır ya da insan.
Aşk olduktan sonra saadetsiz yaşanabilir.
Bir anne için, evladının kapısında durup, ondan sadaka ister gibi sevgi dilenmekten daha onur kırıcı bir şey olamaz.
Bir anlık mutluluklar değil mi yaşamı bunca güzel, bunca yaşanılası kılan?
Hayat bir sınavdır; ama diğer sınavlara pek de benzemez. Çünkü bazen yaptığın bir yanılış, tüm doğrularını götürebilir.
Ne garip değil mi? Sevdiğimiz insanın her yalanında bir doğru, sevmediğimiz insanın her doğrusunda bir yalan ararız.
Gururlu bir insan, ancak kendini bilen ve kendini büyük bir titizlikle sorgulayıp, küçümseyen insandır.
Sevgi her zaman karşılık görür, kin de öyle.
Bazen susarsın. Yenilmiş, eksik ve yaramaz sanırlar seni. Unutma, susan bilir ki konuştuğu zaman çoğu kimse sözlerini kaldıramaz.
Sevgi ile kin kalpte uzun süre barınamaz.
Dünya mı yıkılsın yoksa bir bardak çay mı içersin? deseler. Ben çayımı içtikten sonra dünyanın canı cehenneme derdim.
Bir ağacın önünden onu sevmeden, onun var oluşundan mutluluk duymadan geçilebileceğini aklım almıyor.
Başkaları için kendinizi unutun, o zaman sizi de hatırlayacaklardır.
Her mutsuzluğun ötesinde yine yaşam bekler. Ama insana özgü bir yeteneksizliktir yaşayamamak. Yoksa hangi balık boğmuş kendini, hangi serçe atlamış damdan.
Zerrece suçum olmadığı halde birtakım düşler kurarak kendi kendimi suçlu bulduğum olmuştur.
Erkek, ulaşamadığı kadını Lanetler. Kadın, ulaşamadığı erkeğe “aşk” der.
Herkesin yanlış yaptığı şeyi sen doğru yaparsan; Herkesin yaptığı doğru, senin yaptığın yanlış olur. Herkesin yolu ayrı.
Zamana güven, her şey unutulur.
Yitirilen şey geri gelmez. Ağızdan çıkan söz de öyle.
Yanlış kişiden samimiyet beklediğin an, kırılıyorsun.
İnsanın ruhunu yücelten acı, ucuz bir mutluluktan daha değerlidir.
Kalp bir kez kırıldı mı, hiç kimseye aldırmaz ve hiçbir şeyi umursamaz. Belki mutluluğun sonu, ama huzurun başlangıcıdır bu.
İyi insan, gülüşünü sevdiğiniz kişidir.
Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur.
İnsan bir şeyi elde etmek için çabalar. Onu elde edince de bir kenara atar. Gerçek değerini ise onu kaybedince anlar.
Yalan öyle nüfuz etmiş ki insanların diline “doğruyu söylemek gerekirse” diye bir cümle kalıbı var.
Bence, gerçekten büyük insanlar, dünyada büyük acılar çekmek zorundadır.
Birini terk etmeye karar verdiğinde, o kararın altında yatan gerçek; aslında senin çoktan terkedilmiş olduğundur.
Acı ve üzüntü, engin bir bilinç ve derin bir yürek için her zaman zorunludur.
Başarılı olmayı hedefleyen bir kimsenin, başına gelecek zararları ve yıkımları da göze alması gerekir. Bu da, sağlam bir kişiliğe sahip insanlarda bulunabilir ancak.
Kim bilir insanların seni aşağılaması belki daha iyidir. Böylelikle hiç olmazsa kendilerini sevmek zahmetinden kurtarıyorlar.
İnsanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır.
Niyeti iyilik olan, karşılaştığı kötülüğe takılıp kalmaz.
Kimilerine derler ki: “Bu sersem, bundan adam olmaz.” Bende diyorum ki: “Ne yapsınlar peki, yanlış hayat doğru yaşanmaz.”
İnsan daima başına gelen felaketleri sayar, sevinçleri değil. Eğer saysaydı, dünyanın kendisine yeterince mutluluk sunmuş olduğunu anlardı.
Eğer sen, başkalarından kendine saygı beklersen bu onlar için büyük bir şeydir. Sadece kendine saygı duyabilirsen diğerleri de sana saygı duymaya mecbur kalır.
Tok olan açın halinden anlamaz derler; ama bazen, aç olan da açın halinden anlamıyor.
Bir kadın bakıyor pencereden, mutsuz. Bir adam geçiyor karşı kaldırımdan, umutsuz… Aşk, tam ortada duruyor. Adam bakıyor. Kadın ağlıyor. Aşk, geçip gidiyor.
Hiçbir şeye şaşmamak, çok akıllı olmanın belirtisidir derler; bence aynı ölçüde ve aynı güçte ahmaklık belirtisidir de.
Herkes gerçekte olduğundan daha sertmiş gibi görünmeye çalışır, sanki herkes açıkça dışa vurunca duygularıyla alay edileceğinden korkmaktadır.
Bir insan umudunu yitirir ve amaçsız kalırsa, sırf can sıkıntısı bile onu bir hayvana çevirebilir.
Rahatlıkla mutluluk olmaz. Mutluluk acıyla elde edilir. İnsanoğlu hayata mutlu olmak için gelmemiştir.
Bir insanın hayatının ikinci yarısı, ilk yarıda kazanılan alışkanlıkların sürdürülmesinden ibarettir.
Gerektiği zaman ağlamaktan çekinme. Çünkü gözyaşları, söyleyemediklerini söylemek içindir.
Gülüş, ruhun hiç şaşmayan aynasıdır. Yalnız çocuklar kusursuz bir gülüşle gülmesini bilirler.
Ben hasta bir adamım… Gösterişsiz, içi hınçla dolu bir adamım ben. Sanıyorum, karaciğerimden hastayım. Doğrusunu isterseniz, ne hastalığımdan anladığım var, ne de neremin ağrıdığını tam olarak biliyorum.
Kadın, her ihtiyacını karşılayacak tek bir erkeği ister. Erkek ise, tek ihtiyacını karşılayacak her kadını.
İnsanlar aptal olmasalar bile, şunu söyleyeyim ki, dehşetli nankördürler. Evet, hem de eşi bulunmaz bir nankör. Bana kalırsa insanı, iki ayaklı nankör yaratık diye tarif edebiliriz. Bu kadarla yetinirsek, en önemli kusuru unutmuş oluruz. İnsanın en büyük kusuru: erdemsizliğidir.
İnsanlığa hizmet yolunda büyük işler başarmayı düşlüyorum sık sık, gerçekten de insanların mutluluğu uğruna çarmıha gerilmeye bile giderim belki, ama öte yandan bir insanla aynı odada iki gün yalnız kalmaya dayanamam, bunu deneyimlerimden biliyorum. Bana yakın olunca kişiliği onurumu eziyor, özgürlüğümü kısıtlıyor. Gel gelelim, kişilerden nefret ettiğim ölçüde insanlığa olan sevgim artıyor.
İyi yürekli akılsız bir aptal, kötü yürekli akıllı aptallar kadar mutsuzdur. Bilinen bir gerçek bu…İşte ben iyi yürekli, akılsız aptalın biriyim. Sen de zeki, kötü yürekli bir aptalsın. İkimiz de mutsuzuz, ikimiz de acı çekiyoruz.
Bil ki, “mutlu son” diye bir şey yoktur. Çünkü, bir şeyde “son” varsa orada mutluluk yoktur!