Yazımız 1 Eylül 2024 tarihinde güncellenmiştir.
Edip Cansever Sözleri…
8 Ağustosta İstanbul’da doğan şair Edip Cansever 1976 yılından sonra sadece şiirle uğraşmıştır. İlk şiiri 1944’te İstanbul dergisinde yayınlandı. İkinci Yeni akımının özgün örneklerini verdi.
Cemal Süreya’nın tabiri ile
” Yeşil ipek gömleğinin yakası
Büyük zamana düşer.
Her şeyin fazlası zararlıdır ya,
Fazla şiirden öldü Edip Cansever.
Bu yazımızda Edip Cansever’in şiirlerinden alıntıladığımız sözlerinden bir demet hazırladık…
Edip Cansever Sözleri
… bir eylemdir yerine göre susmak.
Her şairin bıktığı bir şiiri vardır.
Seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki
Gökyüzü mavi ise, umutlar beyaz olsun…
Çıkalım! Yoruldum artık kendimden.
Edip Cansever ve eşi
Ve bazıları; yokken bile vardır, fazlasıyla.
Gökyüzü gibi çocukluk, hiçbir yere gitmiyor.
Biz aykırıya, ayrıntıya, ayrıksıya, azınlığa tutkunuz.
Ve Mutluluk. Bir kibrit çöpü ne kadarcık yanarsa.
Kimsenin öldüğü yok, yaşadığı da herkes biraz var o kadar.
Tek ihtiyacım neydi biliyor musun? Bir papatya yaprağı daha.
Nedensiz bir çocuk ağlaması bile çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.
İnsanın insandan başka dayanağı yok. Yalnızlık bile, başka insanların varlığı bilindikçe bir anlama kavuşuyor.
Ah bu nisan yağmurları. Hüznünü kaybetmiş çocuklar gibi şaşkın, yağıp bitiyor. Bitsin.
Güç iştir çünkü bir tarihi insan gibi yaşamak. Bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir.
Ben suyun bir dakika durduğu
Durunca boğulduğu bir yerdeyim.
Adamlar gördüm, yürekleri gözlerine taşan adamlar.
Bana kalbimdesin deme!
Bilirsin kalabalık yerleri sevmem.
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Bakmayın etrafımda çok insan dolandığına,
Sırılsıklam yalnızım aslında..
Bu yüreğe bu kadar acı fazla dersin bazen kendine. Ama hata bizde. Küçücük bir yürekle kocaman sevmek ne haddimize !
Bir şarkı ne zaman güzel değildir
Sonu olduğu zaman
Sonu yoktur çünkü güzel şarkıların
İnsan yaşadığı yere benzer O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer.
Omuzlarına düşerse bir çınar yaprağı
Hüzünlensin yaşayanlar o zaman
Sırası değil hüznün daha.
Öyle bir çık ki karşıma her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi, az kalsın ölüyormuşum gibi hissedeyim seni.
Kaleler yıkılır bir bir, bayraklar solar
Vuruşmak eskir
Ama aşk
O durur, aşk her yüzen geminin su kesimidir.
Umutsuzluğumu büyütüyorum” diyorsun, yalan!
Var olmak, bir umudun sözcüsü olmaktır aynı zamanda…
Bazen arkana bile bakmadan gitmek istersin. Öyle her şeyi bırakmana falan da gerek yok. Anıları bırakabilsen yeter.
Gölgen yok senin, ayak izlerin yok
Neden mi?
Acılar barınmamış ki sende;
Mutluluk yok, mutsuzluk yok…
Tanrım bize bir salıncak!
Çok çabuk geçmek için şu olup bitenleri
Bir daha, bir daha, bir daha
Unutmak, unutmak, unutmak.
Elbette umutsuzluğa düşerim bazan
Elbette umutluyum her zaman
Neden yazılır bir şiir
Neden okunur bunca yazı
Çünkü nasıl aşılabilir başkaca
İnsanın karmaşıklığı.
Kuş olsun, insan olsun, yalnızlık sevmesini bilmeyenlerin icadı..
Hiç gitmeyecekmiş gibi sevenler, hiç sevmemiş gibi gittiler.
MASA DA MASAYMIŞ HA
Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kaseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu.
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.