Yazımız 28 Ekim 2024 tarihinde güncellenmiştir.
Edmondo De Amicis Sözleri…
İtalyan Romancı, Öykü Yazarı ve Şair olan Edmondo De Amicis 21 Ekim 1846 yılında doğmuştur. 11 Mart 1908 tarihinde vefat eden yazarın en meşhur ve en bilinen eserlerinden biri, Türkçeye Çocuk Kalbi başlığıyla çevrilen Cuore adlı çocuk kitabıdır.
Yazar ülkemize de gelmiştir. İstanbul ve Türkiye gezilerini, 2 ciltlik Costantinopoli (1877) adlı eserinde anlatmıştır
Başyapıtı sayılan Cuore (Çocuk Kalbi )tam 25 dile çevrildi ve dünya çapında ünlenmesini sağladı.
Diğer eserleri,; Okyanus Üstünde, Öğretmenin Romanı, Herkesin Arabası , Okul ile Ev Arası ve Güzel Dil dır.
Yazarın eserlerinden yaptığımız alıntılardan bir derleme hazırladık…
Edmondo De Amicis Sözleri
Çocuk kalbi affeder ama unutmaz.
Vicdanı kötü olanın sağlığı da kötü olur.
…başkalarının suçsuz yere suçlanmasına yol açmak adiliktir.
Çocukları ve gençliği eğitin…Ülkeyi özgürlükle yönetin.
Anne sevgisi , insanın duyumsayabileceği sevgilerin en kutsalıdır.
Çocukken bayrağa saygı gösteren, büyüdüğünde de onu korumak için her şeyi yapar.
Yarınını bile göremeyen biz insanlar için gurur ve cimrilik ne anlamsız bir duygu!
İşten dönen bir işçiye asla “pis” deme. “Kıyafetinde işinin, emeğinin izi var” de. Hatırla bunu.
…başarısızlık bazen yeteneksizlikten değil, bir önyargıdan ya da bir saplantıdan kaynaklanır.
Helâlinden kazanan herkes saygı değerdir. Asıl küçük görülmesi gerekenler alın terini hor görenlerdir.
Ama şunu iyi bilin ki vatan bir bütündür.Her tarafı aynı değerdedir. İnsan vatanında yabancı olmamalıdır.
Hayatında korkunç pek çok gün olacağını düşün, ama bunlardan en korkuncu anneni yitireceğin gün olacaktır.
…sınıf ve servet farklarını küçümse, sadece bayağı insanlar duygularını ve davranışlarını bunlara göre ayarlar.
Öğretmenler daha iyi bir toplum yetiştirmek için çabalayan, tanınmayan ve yeteri derecede karşılık almayan işçilerdir.
Bedeninize kıskançlık yılanının girmesine izin vermeyin. Bu yılan insanın beynini kemirir, kalbini yer bitirir.
Birazcık uğraşsan başarırsın. Çünkü çoğu zaman eksik olan yetenek değil, insanın kendi yetersizliği konusundaki önyargısıdır.
Hep aynı toplumsal grubun deneyimlerini yaşayan insan, tek bir kitaptan başka bir şey okumayan araştırmacıya benzer.
Sokakta da saygılı davran; çünkü bir ulusun terbiyesi sokaktaki davranışlarından da anlaşılır. Sokakların, evlerin aynası olduğunu unutma.
Öğretmenim” sözcüğünü hep saygıyla dile getir, çünkü o sözcük “baba”dan sonra, bir insanın başka bir insana söyleyebileceği en soylu, en tatlı sözcüktür.
İki polis arasında elleri kelepçeli bir adam geçiyorsa merakını, kalabalığın merakına katıp ona bakma. O masum bir insan da olabilir.
Yüreklilik denilen şey, ölmekte olan kişinin çığlığı duyulduğunda, hiç düşünmeden, duraksamadan, çılgın gibi, körlemesine ona doğru koşmak demektir.
Öğretmenini say, onu sev, evladım. Onu sev, çünkü kendisini sonradan unutacak pek çok gence hayatını adıyor, çünkü senin zihnini açıp aydınlatıyor, ruhunu eğitiyor, çünkü…
İstanbul, önünde şair ile arkeoloğun, sefir ile tacirin, prenses ile gemicinin, Kuzeyli ile Güneylinin, hepsinin aynı hayranlık duygusuyla haykırdığı âlemşümul ve son derece büyük bir güzelliktir.
“Bugün çok neşeli ve mutluyum. Acaba niçin?” dedim.
Annem gülümsedi.
“Hava çok güzel ve kalbin herkese karşı sevgi ve saygı ile dolu da onun için…” dedi.
Söylediklerimi sakın unutmayın.
Bu topraklar üzerinde yaşayan herkes eşittir.
Yurdun en uzak yeriyle bize en yakın yeri arasında hiçbir fark yoktur.
Herkes birbirine saygı duymalı, sevgi göstermelidir.
Hepimiz aynı yurdun çocuklarıyız.
Bayrağımız altında herkes kardeşçe yaşamalıdır!..
Oğlum,
Kanepeyi temizlemeni neden istemedim, biliyor musun? Arkadaşının gözü önünde böyle bir şey yapmak, kanepeyi kirlettiği için onu azarlamak gibi olurdu. Bu da alabildiğine yanlış bir şeydir, çünkü bunu bilerek yapmadı, hem bunu babasının elbiseleriyle yaptı. Çalışırken oluşan şeyler kir ya da leke değildir; tozdur, kireçtir. Emekçi olmak hiç kimseyi kirletmez. Bunu hiç unutma. Küçük Duvarcı’yı sev, çünkü o hem bir işçinin oğlu, hem de senin arkadaşın.
Babam, “Kış için seviniyorsunuz!” dedi. “Fakat giyeceği, ayakkabısı ve ateşi olmayan çocuklar da var. Soğuktan morarmış elleriyle okullarını ısıtıcak odunları uzun bir yoldan taşıyarak, köylere inen binlerce çocuk da var. Öğretmen ve öğrencilerin, içinde dumandan nefes alamadıkları, soğuktan titreştikleri karanlık ve çıplak mağaralar gibi, karlara gömülü yüzlerce okul var. Oradaki çocuklar, uzaktaki küçük evlerinin üzerine durmadan yağan ve yığılan bu beyaz kar parçalarına, çığlardan korkarak ürperti ile bakarlar.”
Üst sınıflara mensup adamlar subaylardır, işçiler de işin askerleridir; ama toplumda da, aynı askerlikteki gibi, er subaydan daha az asil değildir, çünkü asalet iştedir, kazançta değil; itibardadır, rütbede değil; ama eğer ille de bir üstünlük varsa, o da askere, işçiye aittir, çünkü onlar yaptıkları işten en az kazanç sağlayanlardır. İşte bu yüzden, arkadaşlarının arasından özellikle de iş askerlerinin çocuklarını sev; anne ve babalarının onların uğruna yaptıkları feragate, verdikleri emeğe saygı duy; talih ve sınıf farkına dudak bük, sadece alçak insanlar duygu ve nezaketlerini buna göre ayarlarlar.