Yazımız 1 Haziran 2024 tarihinde güncellenmiştir.
Bugün Öykü, Tiyatro ve Kabare Yazarı, Öğretim Üyesi ve Gazeteci kimlikleri bulunan, Türk Tiyatrosunun ilk yerli epik oyunu Keşanlı Ali Destanı’nın yazarı olan Haldun Taner ‘in vefat ettiği gün. 1986 yılının 7 Mayısında vefat eden Haldun Taner’in eserlerinden aldığımız alıntılardan bir demet hazırladık.
Haldun Taner Sözleri
“Sebepsiz mutluluktur, asıl mutluluk.”
Yalıda Sabah
“Gece kurulan hayaller sabaha dayanamıyor” dedim. “İlk gün ışığı onları soldurup eritiyor.”
Fazilet Eczanesi
“Tabiatın seyrini kim değiştirmiş ki. Ölüm Allah’ın emri.”
Sersem Kocanın Kurnaz Karısı
“Geçmiş, geçmiştir, halatla da çekilse geri gelmez.”
Koyma Akıl Oyma Akıl
Türkiye anlamına gelen biz’den, insanlık boyutundaki BİZ’e uzanmak istiyoruz.
“Kime kalmış bu dünya? Hepsi gidecek, hepsi. Kralı da, karunu da.”
Fazilet Eczanesi,
Neden kendimize bakıldığını hissedince başka şeylerle meşgul görünmek isteriz?
“Kibarlık insanın içinde olmalı. Yoksa adında, elbisesinde değil.”
Sersem Kocanın Kurnaz Karısı, Haldun
“Fenalık her zaman cezasını görür. İyilik, önünde sonunda mutlaka mükafat bulur.”
Ayışığında Çalışkur
Tiyatro, uygarlığı, bütün yurt sathına ulaştıran çok etkin bir sanat dalı.
“Saygısıza haddini bildirmek, yetime kaftan giydirmek kadar sevapmış. Ben de bir sevaba girdim.”
Keşanlı Ali Destanı
“Yazsam aklımdan şüphe eden çıkabilir,yazmasam yazarlık vicdanıma yediremiyorum.”
Yalıda Sabah, Haldun Taner
Dünyada hiçbir şey, karşısındakini kandırdığını sanan bir budalanın sevinci kadar komik değildir.
Analara Övgü
“Ana, çocuğunu dokuz ay karnında taşır, yürüyebilecek hale gelinceye kadar bir o kadar da kollarında taşır. Ondan sonra da bir yaşam boyu kalbinde taşır.”
Çok Güzelsin Gitme Dur
Keşanlı Ali
“Demem şu ki, bu dünyada namuslu, insaniyetli oldun mu alaya alınıyorsun. Zorba, katil oldun mu saygı, itibar görüyorsun.”
Keşanlı Ali Destanı
“Türkiye bir gün, işini, sorumluluğunu seven, çalışkanlığı uyuşuk aylaklığa tercih edenlerle kurtulacaktır. Ödevini benimsemeden, sevmeden ne kişinin, ne de toplumun yaşamı yaşama benzer.”
Çok Güzelsin Gitme Dur
“Yeryüzünde yaşama hakkımızı belgeleyen İstiklal Savaşımız, miskin ve bezginlerle değil, ortak bir amaca büyük bir inançla giden insanlarla başarıldı.”
Çok Güzelsin Gitme Dur
Analara Övgü
Tüm ölmüş anaları rahmetle analım!
Tüm yaşayan anaları şükranla öpelim!
Kan ağlayan büyük acılı anaları ise ulusça bağrımıza basalım!
Çok Güzelsin Gitme Dur
Madem zamanı durdurmanın çaresi yok, madem zaman akacak, bari, geçişini iyice hissetsek.
Onikiye Bir Var / Sanchonun Sabah Yürüyüşü / Gülerek Ölmek ·
“Atalarımızın çok güzel bir sözü vardır. Aklı ikiye ayırırlar; ‘Koyma akıl, oyma akıl. Koyma akıl ancak kapıya kadar sürer. Oyma akıl ise bütün hayata siner’ derler.”
Koyma Akıl Oyma Akıl
Giden mala hayıflanmamayı öğrendiğimiz, böyle avuntular bulup çıkardığımız, bulamayınca da icat ettiğimiz gün, mutluluk basamağına ilk adımı atmış sayılabiliriz.
On İkiye Bir Var ·
Refet: “Bakıyorum Amerikalıları sevmiyorsun Sadettin Bey.”
Sadettin: “Bırak allasen kendi kıtalarını bile başkalarına keşfettirmiş herifler.”
Fazilet Eczanesi
Çok Güzelsin Gitme Dur
Ahmet Rasim
Yazar olmadan önce, insan olmayı ve insan olmadan iyi yazar olunamayacağını bana ilk öğreten Ahmet Rasim oldu.
Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil
Tiyatro elbet insanlığın ortak malı. Tiyatro tarihi her ulusa ortak ve zengin bir birikim sağlıyor. Ama her ulus da ona yüzyıllar boyu kendi özelliğinden katkılarda bulunmuş, bulunuyor. Tiyatro alanındaki yeni görünen yolların çoğu işte hep bu eski ve yeni yöresel katkılardan doğuyor.
Zaman geçiyor. Bizler zamanın içinde yüzdüğümüz halde zamanın geçisini değil de, o geçtikten sonra, sadece geçmis olduğunu hissedebiliyoruz, O da sakağa düsen aklarda, alnımızdaki kırışıklıklarda, bele yapışan lumbago ağrılarında, nihayet hastalıkta, ölümde…
On İkiye Bir Var ·
Bir Ada Arıyorum
Bir ada arıyorum. Rakamlardan uzak mı uzak. Para, pul, kâr zarar konuşmak yasak. Bir ada ki bankeri yok, yüksek faizi yok. Tahsil, senet, karşılıksız bono, sertifika, çifte fayız bilinmez. O adada akıllılar yolunu bulup safdilleri sömürmez. Dar gelirli her fırsatta okkanın altına gitmez. Dar gelirli yok ki zaten, herkes eşit, tokgözlü. Tüketim hırsı yok edilmiş. Doğanın verdiği yeter. Aç açık yok ki ortada. Açgözlülük bilinmez.
Çok Güzelsin Gitme Dur
“An, anı kovalıyor, anlar sonsuzlukta eriyor. Çarşamba perşembeyi, perşembe cumayı sürüklüyor. Kasım, aralık oldu, aralık ocak, ocak şubat olacak. Şubat da mart. Ve biz, karanlığın içinde şu vapur gibi zamanı yara yara ilerliyoruz. Nereye? Bir zamansızlık ülkesine doğru… Karşıda sahil göründü. Esrarlı ve karanlık. Yaklaştıkça yaklaşıyoruz. Ah şu vapur bir dursa… İyisi, geri geri gitse… Akreple yelkovan, yollarını şaşırıp ters işlemeye başlasalar. Gün kadranı perşembeden çarşambaya dönse, neticeden sebebe doğru ters bir akış başlasa… Başladı diyelim ne olacak? Vapur geri geri gitse, ulaşacağımız sahil, bu sefer de ilk kalktığımız zamansızlık ülkesi olmayacak mı? İster öne git, ister geri; dünyanın denizleri biter efendi.”
Onikiye Bir Var – Sancho’nun Sabah Yürüyüşü – Gülerek Ölmek
Kemal Tahir
On iki yıl hapis yatmış olmasına karşın bir gün bile hapisten söz ettiğine tanık olmadım. Bir hafta cezaevinde kalanların aylarca hapishane anıları tefrika ettikleri bir ortamda onun bu tutumu çok kimseyi şaşırtırdı. Hiç unutmam, değişik dönemlerde, iki yıl, üç yıl sürelerde hapse girmiş ünlü bir yazarımızdan konuşuluyordu. Kemal Tahir de onun bu haksız suçlanmalarına ve hapis çilesine herkesten fazla isyan ediyordu. Biri, “Peki ama siz ondan kat kat fazla yattınız” diye hatırlatacak oldu. Kemal Tahir, “Girip girip çıkmak, uzun boylu yatmaktan çok daha zor gelir insana” dedi. İşte böyle bir adamdı Kemal Tahir.
Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil
Fıkra
Yabancı bir turist, Ege’nin bir kıyı ilçesinde çok güzel bir hasır koltuk görmüş. Yapanı sormuş.
“Dükkanı yok mudur?” demiş.
“Vardır ama pek oturmaz” demişler.
“Nerde bulabilirim?”
“Ya balık avlıyordur ya da çınarın dibinde yatıyordur.”
Meraklı turist adamı gerçekten çınarın dibinde tatlı tatlı kestirirken bulmuş.
“Bu koltukları siz mi yapıyorsunuz?” demiş.
“Ben yapıyorum.”
“Bunlar harika dostum, bana on dolara satar mısınız?”
“Neden satmayayım, satarım.”
“Bunları kaç günde yaparsınız?”
“Üç günde.”
“Üç günde on dolar çok az, ben sizin yerinizde olsam yanıma birkaç çırak alırım, günde bir koltuk yaparım. Ayda otuz koltuk, yani 300 dolar eder. Bu kazancımla bir imalathane açar, işi daha da büyütürüm. Üretim günde on koltuğa, yirmi koltuğa, aylık gelir de 3000 ya da 6000 dolara yükselir.”
“Peki sonra?” demiş bizim uykucu.
“Sonrası var mı? Zengin olur yan gelir yatarsın.”
Mahmur dostumuz, “Peki ya ben şimdi ne yapıyorum?” demiş.
Çok Güzelsin Gitme Dur