Yazımız 31 Ocak 2024 tarihinde güncellenmiştir.
Hekimoğlu İsmail Sözleri…
Asıl adı Ömer Okçu’ olup, yazılarında kullandığı “Hekimoğlu İsmail” müsteaɾı dedesinin adıdır. 1932’de Eɾzincan’da doğup burada ilk ve oɾta öğrenimini bitirdikten sonra 1952’de Zırhlı Birlikleɾ Okulu’ndan mezun olmuştur. Daha sonra astsubay olarak göreve başladığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nden 1972’de emekli olmuştur.
Hekimoğlu İsmail Türk emekli astsubay, yazar, gazeteci ve köşe yazarıydı. 15 Ocak 2022 tarihinde vefat eden yazarı eserlerinden yaptığımız alıntılardan bir derleme hazırladık….
Hekimoğlu İsmail Sözleri
Her kötü alışkanlık bir prangadır.
Bir mektep açan bir hapishane kapar.
Zamanın kıymetini bilmeyen kıymetsiz olur.
Bazı dertler bibere benzer, acıdır ama besler
İnsanlar zevklerine ve menfaatlerine tabidir.
Müslümanlık başkalarının yarasını sarmaktır
Hakk’a inanan insanların hak yemesi korkunç bir şey
Kalbi çalıştıran Allah, kalpten geçeni bilmez mi?
Kötülerin, itibar gördüğü dünyada yaşamak zordu.
Üstün olmak isteyen insan, ilme, sanata, ahlâka önem verir.
Harf harf yağdı ilim üzerimizden
Kimimiz gül olduk, kimimiz diken.
Olmayan şey inkâr edilmez. Öyle ise inkâr bile bir ispattır!
İlim kaleleri cehaletle kuşatılınca, ahir zamanın harpleri harflerle olacaktır.
“Dini ve dünyevi işler ehliyetsiz adamlara verildi mi kıyameti bekle.”
Cehenneme giden yol öyle süslenmiş ki aldanmamak çok zor.
Menfaat görünmeyen bir puttur. O put, kimini katil, kimini maktul eder.
İnsanların bizi beğenmesi zordur, biz kendimizi Allah’a beğendirelim.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki Camilerde cemaat yok. Ama herkes müftü.
Olayların ilmeğiyle hayat kumaşını dokumak istedim lâkin düğümleri çözemedim.
İslami ilimlerden uzak mahrum olan bir cemiyette, gerçek ilim adamlarına hapishaneler düşer.
İnsanın içinde kara bulutlar dolaşıyorsa, gökyüzünün mavi olması, bir mana ifade etmez.
Çocuk kulağından değil, gözünden terbiye edilir. Duyduğunu değil, gördüğünü uygular.
Allah’ı sevmenin alameti haramlardan kaçmaya çalışmak, helalleri de gücü yettiği kadar yapmaktır.
Müslüman, mermer hükmündeki benliğini yontarak insana benzetmeye çalışan bir sanatkardır.
Ne aslan kaldı ne de yılan, çıyan
Canavarlara rahmet okuttu insan..
“Anladı ki, her şeyin bittiği yerde insanın Allah’a imanı daha çok artıyordu.”
Yetişen nesilleri beğenmiyorsak o zaman beğenilecek nesiller yetiştirmeliyiz.
Hurma gibi tatlı, biber gibi acı, gündüz gibi aydınlık, gece gibi karanlık insanlar vardır
Cemiyetin çöplük haline gelmesinden korkma, fikir tohumlarını ek, çöplükte gül de biter.
Müslüman olup da sapıtanlara karşı silahla değil, sözle mücadele yapılır, İslam’ın görüşü budur.
Sam rüzgârının sararttığı yaprak, dalından düşmese de binlerce yeşil yaprağın arasında kimsesizdir.
Sevgi, lafla olmaz. Mutlaka uygulama gerektirir. Öyleyse ben Allah’a itaat ettiğim kadar Allah’ı seviyorum.
İslâmiyet bir bütündür. Onun hukuku iktisadı, maarifi, siyaseti hatta tıbbı vardır. Lakin bu gün iman sarsılmıştır, işe ondan başlamalı.
Televizyonlu odadan televizyonsuz odaya geçmek hicrettir. Şimdilerde de diyorum ki, zararlı programı kapatıp zararsız programı açmak kahramanlıktır.
Araba arıza yaptı diye kaldırıp atılmaz, tamir edilir. Günahlar da böyledir. ‘Ben çok günahlar işledim. Benden adam olmaz.’ demek, hataların en büyüğüdür. Tevbe kapısı her an, herkese açıktır.
Her şeyi öğrenmeye çalışan kafasını ilmin çöplüğü haline getiren insanlar İslam alimine dayanamaz. Hasta insan nasıl güçlü yemekler yeyince kusarsa, hasta beyinler de gerçek ilim karşısında kusar, isyana varan hallere girer.
İslâmiyet’i yaşamayanın hizmeti yoktur. En kuvvetli tebliğ, lisan-ı hâl ile yapılan tebliğdir. İslâm’a hizmet etmek isteyen, Müslümanlığı en güzel şekilde yaşamaya gayret edecek ki, Onun hayatını beğenenler de İslâm’ı beğensinler.
Biz İslâmî bir hayat yaşamıyoruz, meyhane, kumarhane bizde, yalan, hile, rüşvet bizde, kan davası, cinayetler bizde; her gün gazeteler hadise.. Şimdi sorayım, ismimiz Müslüman olmasaydı da başka bir şey olsaydı, bunlara ilaveten daha ne yapabilirdik? Demek ki bizim ismimiz Müslüman, kendimiz başka bir şeyiz. Ve bu halimizle İslamiyet’i lekeliyoruz.
Denizlerin en derin yerini keşfedebilirsiniz. Dağların en yüksek noktasını ölçebilirsiniz. Fakat kimsenin, hiç kimsenin ıstırabını yahut sevincini ölçemezsiniz ve bunların gönülde meydana getirdiği halleri tahmin edemezsiniz. Değil başkasını, kendi geçmiş ıstıraplarınızın şiddetini, o ıstırapla içine düştüğünüz hali layıkıyla hatırlayamazsınız. Sadece ıstıraplarınızın geçtiğine sevinir, sevinçli anlarınızın gittiğine üzülürsünüz. **Burada da ıstırabın bir nevi saadet tohumuna sahip olduğu ve saadetin dahi bir nevi ıstırap tohumuna sahip olduğu meydana çıkar. İlahi nizamın girift ve hâkim hali!…