Hermann Hesse Sözleri

PAYLAŞ
Hermann Hesse Sözleri
  • 1842
  • +
  • -

Yazımız 3 Ağustos 2024 tarihinde güncellenmiştir.

Hermann Hesse Sözleri…
Aslen İsviçreli olup Almanya’da doğmuş olan yazarın tam adı Hermann Karl Hesse’dir.

2 Temmuz 1877 yılında doğup 9  Ağustos 1962 yılında vefat etmiştir. 1904’te serbest yazarlığa başlamış olup romanları, öyküleri, denemeleri, şiirleri, politik makaleleri ve kültür alanındaki eleştirel yazılarıyla tüm dünyada 100 milyonu aşkın okura ulaşmıştır. Bozkırkurdu, Siddharta, Peter Camenzind, Demian, Narziss ve Goldmund, Çarklar Arasında ve Boncuk Oyunu romanları, yazarın en tanınan edebi eserleridir.

Boncuk Oyunu adlı romanından sonra 1946’da Nobel Edebiyat Ödülü aldı. Doğu edebiyatına ve mistisizmine düşkünlüğü, ayrıca bireysel bunalımlara çözümü Doğu felsefesinde arayışı, 1960 yıllarında canlanan Budizm ve Zen Budizm akımlarının da yardımıyla özellikle Amerikan hippi gençliği arasında en çok okunan yazarlar arasına girmesini sağladı. Eserlerinin büyük bölümü Türkçe’ye çevrildi.

Yazarın eserlerinden yaptığımız alıntılarla bir derleme hazırladık….

Hermann Hesse Sözleri

 

Senin ruhun bütün dünyadır.

 

Bir şey sesli olarak söylendiği anda biraz daha farklı gelir.

 

Her insanın bir tek gerçek işi vardı,

Kendine giden yolunu bulmak…

Hermann Hesse Sözleri

Yumuşak sertten güçlüdür, su kayadan güçlüdür, sevgi zorbalıktan güçlüdür.

 

Yazmak iyidir, ama düşünmek daha iyi; akıllılık iyidir, ama sabretmek daha iyi.

 

Bizzat sorumluluk yüklenmek ve düşünmek istemeyenlerin lidere ihtiyaçları vardır.

 

… karamsarlığının temelinde dünyayı değil, kendi kendini küçümsemesi yatmaktaydı…

 

Bilgelik keşfedilebilir, bilgelik yaşanabilir ama bilgelik başkasına anlatılamaz ve öğretilemez.

 

Cesaret ve karakter sahibi kişiler, başkalarına her zaman pek korkutucu görünür…

blank

Mutluluk sevgiden başka bir şey değildir. Sevme kapasitesine sahip her insan mutludur

 

Bazılarımız dayanmanın bizi güçlü kıldığını zanneder. Ama bazen bizi güçlü yapan bırakmaktır.

 

Birisi mutluluğuyla yada erdemiyle övünüyor, böbürleniyorsa, onda bunun ikisi de yok demektir.

 

Birinden nefret ettiğinizde, aslında kendinizle ilgili nefret ettiğiniz bir yönünüzü onda gördüğünüz içindir.

 

Geçmişte olan, gelecekte olan hiçbir şey yoktur; her şey vardır sadece, şu an içinde varlık sahibidir.

 

Güç insanını güç yıkar, para insanını para; köle ruhlu insanı başkalarına kulluk etme, zevk insanını zevk çökertir.

 

Kuş yumurtadan çıkmak için savaş veriyor. Yumurta dünyadır. Doğmak isteyen, bir dünyayı yok etmek zorundadır.

blank

Hikmetini ve içyüzünü öğrenmek istediğim şey, Ben’di.

Kurtulmak, alt etmek istediğim şey Ben’di.

 

Bir babadan çocuğuna burnu, gözleri, hatta zekası kalıtım yoluyla geçebilir, ama ruhu asla. Her insan yeni bir ruh taşır kendisinde.

 

İnsan bir şeyi gerçekten isterse onu bulur. Onu bulmasının sebebi şansı değil kendisidir. Kendi arzusu ve ihtiyacı onu zaten hedefine götürecektir.

 

Sızlanıp yakınacaksın da eline ne geçecek? Her şeyin hayırlı bir yol izleyip olması gerektiği gibi olduğunu, hiçbir şeyin başka türlü olamayacağını gerçekten göremiyor musun?

 

Yalnızlık bağımsızlıktır, yalnızlığı arzulamış, uzun yıllar içinde onu ele geçirmiştim. Soğuktu bu yalnızlık, orası öyle, ama sessizdi, yıldızların içinde dolanıp durduğu uzay gibi harikulade sessiz ve büyük.

 

İnsanların büyük çoğunluğu, düşen bir yaprak gibidir, kapılıp gider rüzgarın önüne, havada süzülür, dönüp durur, sağa sola yalpalar vurarak iner yere..

Pek az kişi de vardır, yıldızlara benzer, belli bir yörüngede ilerler durur, hiçbir rüzgar varamaz yanlarına, kendi yasalarını ve izleyecekleri yolu kendi içlerinde taşırlar.

 

Ama yavaş yavaş anladın ki, dünya hiç de senden eylemlerde ve özverilerde bulunmanı istemiyor; yaşam, kahraman rollerine ve benzeri şeylere yer veren bir kahramanlık destanı değil, insanların yiyip içmeler, kahve yudumlamalar, örgü örmeler, iskambil oynamalar, radyo dinlemelerle yetinip hallerine şükrettikleri rahat bir orta sınıf evidir.

 

Bilinmesi gereken şeyleri insanın kendisinin tatması daha iyidir. Dünya zevklerinin ve dünya malının insana hayır getirmeyeceğini daha çocukken öğrendim. Hanidir biliyordum bunu, ama ancak şimdi yaşadım. Ve şimdi biliyorum, belleğimle değil, gözlerimle, yüreğimle, midemle biliyorum böyle olduğunu. Ne mutlu bana ki, biliyorum artık!

 

Ve dönüp dolaşıp geleceğe inanan bizler o eski çağrıyı yineleyeceğiz: ‘Öldürmeyeceksin!’ Yeryüzündeki bütün yasa kitapları gün gelip cana kıymayı yasaklasa, hatta savaşta öldürmeler ve cellat eliyle can almalar da bu yasak kapsamına girse, yine de söz konusu çağrı susmayacak. Çünkü tüm ilerlemelerin, insan olmaya yönelik tüm çabaların temelinde saklı yatan çağrıdır bu. Canına kıydığımız o kadar çok şey var ki..

 

Bu karşıt çiftlerden birini, örneğin bir ermişle zevkperest bir kişiyi ele alırsak, benzetimiz daha iyi anlaşılacaktır. İnsan, kendini tümüyle manevi değerlere, Tanrıya yaklaşma çabasına, ermişlik idealine adama olanağına sahiptir. Bunun tersine, kendini tümüyle içgüdüsel yaşama, duygularının isteklerine teslim edip çabasını anlık hazların kazanımına yöneltme olanağıyla da donatılmıştır. Birinci yol ermişliğe, manevi şehitliğe, Tanrı uğruna kendini feda etmeye; ikinci yol ise zevkperestliğe, içgüdüler uğruna canını vermeye, çürüyüp kokuşmalar uğruna kendini gözden çıkarmaya götürür kişiyi.

 

Tek başıma ilerlerken aklıma geldi, bugüne kadar gerçekte bütün yolları böyle yalnız yürümüştüm; gezintilere tek başıma çıktığım gibi, yaşamımın bütün adımlarını tek başıma atmıştım. Dostlar, akrabalar, kendileriyle iyi konuşup görüştüğüm tanışlar, sevgililer hep benimle beraber olmuş, ama asla beni bütünüyle sarıp sarmalayamamış, hiçbir zaman içimdeki boşluğu dolduramamış, izlediğim yollardan ayırarak başka yollara çekip alamamışlardı beni. Kim bilir belki de herkesin izleyeceği yol, fırlatılıp atılmış bir ok tarafından çizilmişti önceden; ister alınyazısı denen şeye kafa tutsun, ister yaltaklansın ona, herkes çoktan belirlenmiş bir çizgi üzerinde sürüklenmekteydi belki. Ama hiç değilse yazgının içimizde saklı yattığına, dışarıda aranmaması gerektiğine kuşku yoktu.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir