Yazımız 27 Kasım 2023 tarihinde güncellenmiştir.
Metin Uca Sözleri…
1961 İstanbul’da dünyaya geldi. Küçük bir bürokrat ailesinin çocuğu olarak ömrünün büyük bölümünü Ankara ve İstanbul’da geçirdi. İlk, Orta ve Lise eğitimini Ankara’da tamamlayan Uca, Kimya Mühendisliği, Jeoloji Mühendisliği ve Tiyatro eğitimi aldı.Van Erciş’te askerliğini tankçı asteğmen olarak yapan Uca,1987 yılında Anadolu Ajansı’nın sınavını kazanarak muhabirlik hayatına başladı. 1999 – 2000 yıllarında TRT’ de televizyoncu olarak çalışmaya başladı ve kuruluşundan itibaren Kanal D Ankara bürosunda muhabir olarak görev yaptı. Anadolu Ajansı, TRT, Kanal D, Milliyet EP Dergisi, Show TV, ATV ve Star televizyonlarında muhabir ve programcı olarak çalıştı.1999 yılından itibaren kendi özgün sabah programları, yarışma programları ve sahne gösterileri ile İstanbul’da çalışmaya başladı.
Metin Uca sunucu, oyuncu, programcı, yapımcı ve yazar olarak çalışmalarını sürdürüyor. Metin Uca’nın kaleme aldığı kitaplardan aldığımız alıntılardan bir derleme hazırladık…
Yazdığı Kitaplar:Alışmadık Gözde Lens Durmaz–Her Book’a Maydanoz–Her Tuzluğum Var Diyene –Hıyarla Yetişemedim–Tanrı Vermiş Pırasa Hiç Yenir mi Yarasa!?–Tüh!–Yes Yerine Orrayt Demek Caiz Midir Hocam?
Güncelleme: Metin Uca 17 Kasım 2023 tarihinde 62 yaşında vefat etti.
Uca’nın cenaze töreni hakkında sosyal medya hesabından bilgi veren menajeri Kübra Kalem Baykara, “Acı kaybımız Metin Uca cumartesi günü saat 11.00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenecek veda töreni ile son yolculuğuna uğurlanacaktır. Cenazemiz ise pazar günü öğle namazına müteakip Ankara Kocatepe Camii’nden alınarak Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedilecektir” dedi.
Metin Uca Sözleri
Ekonomi rakamlarla yalan söyleme sanatı mı?
“İnsanlık tarihi, acıların tarihidir, utançların tarihidir…”
Hayat, hep bir nihavent kadın sesi kıvraklığında olsaydı keşke.
Derler ki Kuzunun vejetaryenliğinin hayatta kalmasına pek katkısı olmazmış.
Konut yapma dereye, başın girmesin derde, götürmesinler merkeze, konut affı herkese
“Gerçeği yerin altına gömseniz bile o bir gün büyüyerek patlayacak ve her şeyi yok edecektir.”
“Biraz nefretinizi hak eden düşmanınız olsun ama tiksinti yaratan düşmanınız olmasın.”
Biz hayatın ciddiye alınması gereken yerlerini es geçip, ne kadar gereksiz şey varsa onu tartışıp ciddiye alma noktasına mı geldik?!
Metin Uca Sözleri
65 dizi, 17 magazin programı ve 14 show arasında sıkışan güzel yurdumun güzel insanlarının başka uğraşacağı şey kalmadı mı?
Iyı ki şu an ölecek olsam bile ıyı ki diyeceğim milyonlarca şey toplamışım. Tek “keşke”min ise bunları paylaşabilseydik demek olduğuna yürekten inanmışım.
Eşine bir gün bir tane çiçek alıp götürmeyen erkeğin ekran başında saatlerce kakalak kuşunun dişisine kur yaparken ağzıyla nasıl ot taşıdığını seyretmesi neye yarar?
“Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradesini hâkim kılmak için Tanrıyı kullanır.”
Güzel olan her şeyi yasaklayan padişah demiştik ya.Aslında biraz da hakkı yenmiştir IV.Murat’ın.Sert imajı aslında bir Rönesans adamı olduğunu unutturmuştur.
Düşünsene , küçücük bir ilçede yaşayan bir yurdum insanı, kızı katılmış yarışmaya, programda iki tane erkekle birlikte cilveleşiyor, bütün Türkiye bunu izliyor.
Söylesene, kim daha asalak? Tüm hayallerini hastalıklı bir ün için sömürtenler mi yoksa o amaçsız insanların sırtından zenginliklerini artırırken her türlü insani değeri es geçen yapımcılar mı?
Edward Beynars’ın 1928 yılında yazdığı Propaganda kitabında “toplumların koyun gibi olduğunu söyleyerek, karar veremedikçe karar veren birilerinin onların kararıymış gibi göstererek yönetebileceğinin” altını çizmesiydi.
Derler ki. Yaşadığımız günlerin en büyük sorunu cehaletin örgütlülüğü ve onun getirdiği cahilin fütursuz cesaretidir. Sizce de toplumsal delirmemizin, değerlerimizi altüst edişimizin temelinde bu cehalet ve onun sırtını sıvazlayarak gücünü koruyanların büyük bir katkısı yok mu?
Osmanlı’daki işret geleneği bize kadim İran geleneğinden miras.Tüm eski İran topraklarını kapsayan Büyük Selçuklu İmparatorluğu’na,Anadolu Selçuklularına,beylikler dönemine,Timurlular ve Osmanlılara uzanan geniş coğrafyada incelenen işret meclisleri günümüze kadar gelip içki masalarımızı oluşturuyor.
Pandora kutuyu açarak bütün kötülüklerin dünyaya saçılmasına sebep olur. Prometheus’un ölümlülere getirdiğı ateşe karşılık hastalıklar,savaşlar,erdemsizlikler… Pandora yaptığı hatayı fark eder ve telaş içinde kutuyu kapatır. İçeride ne kalır biliyor musunuz? Umut. İspanyolların “Umut en son kaybedilen şey” demesi belki de bundandır.
Neden iki defa pişirilir? Suyu çekilip hafiflesin, az yer kaplasın, her yere taşınabilsin ve bayatlamasın diye. Yani aslında bir rejim yiyeceği değil, bir gezgin, savaşçı ve denizci yiyeceğidir peksimet. Gemilerde ıslatılarak yenir. Yaşlı Plinio’nun da bu ekmeğe “denizci ekmeği” demesi boşuna değil.
Diktatörlerin en bilinen özelliği körü körüne sorgulamadan sadakatle bağlanacak halk desteği sağlamaktı. “Bana oy vermezseniz, başınıza neler gelir” yalanı için gerekli zemin oluşturulur, sahte tarih pompalaması, korkutma, geçmişteki ezilme, horlanma ve acıların sömürülmesi, soyut metaforlarla duygusal tansiyonu yükseltmeler hep diktatörlerin kullandığı yöntemler arasında oldu.
Eğer hâlâ 1600 halk kütüphanesine karşı, 165 bin tane kahvesi olan bir ülkeysek, hâlâ dünyanın en borçlu ülkelerinden biriyken yalan rüzgarı ile ekonomi güllük gülistanluk gösteriliyorsa, hâlâ kendi hesabını veremeyenler, yakın çevresindeki yolsuzlukları görmezden gelip yolsuzluklara damardan girdiğini söylüyorsa, başkalarına hesap sormaya devam ediyorsa, suç sadece medyada mı yoksa sesini çıkarmayan bizlerde mi?
Biz de yememek ayıptır. Ne bulsak yeriz. Kelle, paça, uykuluk… Hiç ölmeyecekmiş gibi bugün için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için yeriz. Rejim yaparız, hayalimizin ekranından nohutlu pilav arabası geçer. Daha masadan kalkmadan, başka bir yemekten bahsederken ağzı sulanan tek halkız biz. Açız biz, açız! 19. yüzyıl Alman filozofu olan Ludwig Feuerbach’ın bu ilişkiyi bir iç kafiye ile mükemmel özetleyen sözünü esas alır : “İnsan yediğinden belli olur.” Bizim ne olduğumuz bu yüzden belli olamaz. Çünkü biz her şeyi yeriz.
Murat’ın derin tarih okumaları yaptığı biliniyordu.Özellikle de ülke meselelerini ilgilendiren konularda.Evliya Çelebi de bıraktığı eşsiz Seyahatname’sinin onun arzusu üzerine kaleme alındığını,Padişah’ın tarihçilerle sohbet etmekten daima zevk aldığını söyler mesela.Ayrıca hat sanatında da uzmandı.Matrakbazlıkta da büyük ustaydı.Bütün bunların yanı sıra şairane bir ruha sahipti.Evliya 300 varaklık,yani yani 600 sayfalık bir divanı olduğunu yazar. İnanmayacaksınız ama o dönemde Machiavelli’nin Türkçeye çevrilmiş olan Prens’ini de okumuştu.
Matrakbaz:Tahta kılıçlar ve kalkan yerine yuvarlak yastıklarla yapılan bir spor gösterisi olan matrak oyunu yapanlara verilen ad. Minyatür sanatımızın en büyük ismi Matrakçı Nasuh, bu oyundan gelen lakabıyla bilinir.
Matrakbaz hakkında Ayrıntılı Bilgi için Tıklayınız