Yazımız 3 Kasım 2023 tarihinde güncellenmiştir.
Mimar Sinan Sözleri…
Mimar Sinan veya Koca Mimâr Sinân Âğâ, Osmanlı başmimarı ve inşaat mühendisi. Kariyerinde önemli eser verdiği Osmanlı padişahları Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat dönemlerinde baş mimar olarak görev yapan Mimar Sinan, yapıtlarıyla geçmişte ve günümüzde dünyaca tanınmıştır. Süleymaniye Cami, Selimiye Cami, Mihmah Sultan Cami, Şemsi Paşa (halk arasındaki adıyla Kuşkonmaz cami ) ve daha yüzlerce eser. Mimar Sinan 92 cami, 52 mescit, 55 medrese, 7 darül-kurra, 20 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 6 su yolu, 10 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 365 eser vermiştir.
Mimar Sinan’ın tüm eserlerini görmek için TIKLAYINIZ
Bu yazımızda Kayseri Ağırnas doğumlu olup 17 Temmuz 1588 tarihinde İstanbul’da vefat eden Mimar Sinan’ ın sözleri ve Mimar Sinan hakkında söylenmiş sözlerden bir derleme hazırladık…
Mimar Sinan Sözleri
Yaptığın işi gönlünde hissedersen, ırmaklar çağlar içinde.
Biz Hizmetimizi Allah İçin Yaptık ve Mükafatını Ahrette Bekliyoruz.
Oldu Kabe bu Cami-i Mevcan Cihar-yar oldu Bu dört sütun…
Herkesin içinde doğru olana eğri bakan bir göz vardır.
“Hayırla yad edilmek, hayır dua almak, Allah rızasını kazanmak için, ben bütün bu eserleri yaptım.”
“Ayasofya çok yaşlanmıştı yaptığım minareler ile kollarının arasına iki baston koydum, o ihtiyar bastonlarla kıyamete kadar dimdik duracak” (Mimar Sinan Ayasofya’yı tadilattan geçirirken)
Çıraklığımı İstanbul’daki Şehzade Camii’nde yaptım. Kalfalığımı da Süleymaniye Camii’nde tamamladım. Fakat bütün gücümü bu Sultan Selim Han Camiine yani Selimiye Camii’ne sarf edip ustalığımı ayan ve beyan ettim.
Selimiye’nin inşasında himmet edip, yüce Allah’ın izni ve yardımı, Sultan ikinci Selimin de teşvik ve desteğiyle Selimiye’nin kubbesini altı zira (yaklaşık 5 m) daha yüksek, derinliğini de dört zira (yaklaşık 3.5 m) fazla inşa ettim. ( Ayasofya ile karşılaştırma yapmak için Mimar Sinan’ın Sözü)
Biz hizmetimizi dünyada bir bardak suya satacak kadar menfaat düşkünü değiliz. Biz hizmetimizi Allah için yaptık ve mükafatını da ahirette bekliyoruz. Dünyada evimize su verilmediği için müteessir değiliz. ( Evine gelen suyun kesilmesinden sonra Mimar Sinan’ın söylediği Söz. 99 yaşında susuz evde vefat eder. )
Mimar Sinan’ın Mührü
Büyük Mimar’ın İstanbul’da bulunan Büyükςekmece Köprüsü üzerinde kazılı olan mührü şu şekildedir;
“El-fakiru l-Hakir Ser Mimaranı Hassa “
Anlamı : Değersiz ve muhtaç kul, Saray özel mimarlarının başkanı.
MİMAR SİNAN ile İLGİLİ SÖZLER
Mimar Sinan sadece bir mimar değil, şehircidir de. Çevreyle bağını kuran nadir mimarlardandır. Çevreye saygılıdır.
İlber Ortaylı
Mimar Sinan Şehzade camiinde ilk defa kare biçimli bir alt yapı yonca yaprağı biçimli bir kubbe denemesi yapmış
İki Cami Arasında Aşk 2, Mürvet Sarıyıldız
Osmanlı olmasaydı, Ayasofya yaşamayacaktı. Osmanlı’nın mimarları, en önemlisi de Mimar Sinan olmasaydı bugün dünyanın hayranlıkla izlediği 1500 yıldır ayakta kalan bir yapıdan söz ediyor olamayacaktık.
Erhan Altunay
Şehre Mimar Sinan gibi bakıyor olsaydık, bunları yapmazdık. Şu camilerin etrafını boş tutardık mesela, civardaki ahşap yapıları muhafaza ederdik. Velhasıl sadece Sinan’ın eserleriyle bile göz zevkimizi koruyabilir, ruhumuzu dinlendirebilirdik.
İlber Ortaylı
Bütün totaliter rejimler insanı ezer, bireye “Sen hiçbir şeysin ama senin rejimin çok büyük“ dedirtmeye çalışır. Onun için Hitler, Wagner‘in majestik müziğini kullandı; Nazi sanatı korkunç kaslı heykeller, yanına yaklaştığında insanı ezen, “Sen hiçbir şeysin“ dedirten dev binalar yaptı. Hıristiyanlıkta da bu var. Bunun istisnası Mimar Sinan. Yaptığı cami ne kadar büyük olursa olsun, insana “Sen bir hiçsin” duygusunu vermiyor. “Sen bu evrenin bir parçasısın, bu da senin bir parçan“ diyor.
Zülfü Livaneli
İstanbul’daki Mimar Sinan eserlerini tanıyabilmek için eğitimli mimar olmak gerekmiyor . Bunları gören , bir kaçına dikkatli bakan herhangi bir şehirli , mimari bilgisi olmasa bile , aynı mimarın elinden çıktığını anlar . İşte böyle özgün üslûp sahibi olmak , ancak dahilere hastır .
İlber Ortaylı
Van Gölü’nde yüzen ilk Türk gemisi 16. yüzyılda Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. 1533 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın İran Seferi sırasında Van Gölü’nde karşı kıyıya gitmek için Mimar Sinan iki haftada üç adet kadırga yapıp donatarak büyük itibar kazandı. Büyük sanatkâr o zaman yeniçeri ocağında dülgerlikteki hünerleriyle tanınmış basit bir neferdi.
Sabri Kaliç
Süleyman Han Kâbe-i şerifi sel baskınından korumak için Mimar Sinan’ı ve Kara Mahmud Paşa’yı mutemet tayin edip 7 senede Harem-i şerifi yeniden genişletmiştir. Dört tarafında olan 39 adet büyük kapıların eşiklerini yükseltip beşer altışar basamak taş merdiven ile çıkılıp onar ve on ikişer basamak taş merdiven ile inilir kapı olmuştur.
Hamd olsun o zamandan beri sel, kirli sular, çer çöple Harem-i şerif dolmaktan kurtuldu.
Evliya Çelebi
Bir Türk şehrinden bahsedip de Evliyâ Çelebi’yi hatırlamamak kabil değildir. Cedlerimizden iki kişi vatan haritasını benimsemişlerdir. Bunlardan birincisi Mimar Sinan’dır.
XVI. asır Türkiye’sini onun eserlerinden bulmak daima mümkündür. İmparatorluğun bu dehadan payını almamış pek az büyük şehri vardır. O kadar ki, Sinan denilince, gözümün önünde son derece nispetli yontulmuş bir mücevher dizisine benzeyen irili ufaklı binalar, tâ Macaristan içlerinden başlayarak Akdeniz’e ve Basra Körfezi’ne kadar iner.
İkincisi başlı başına bir vatan aynası olan Evliyâ Çelebi’dir. Bu ayna bazen ufak ilavelerle, fakat daima aslın büyük çizgilerine sadık kalarak bütün XVII asır Türkiye’sini verir. Evliyâ Çelebi Ankara’sı, muasırı olan yahut sonradan gelen seyyahlarınkine pek benzemez. Daha ziyade fantastik bir sergüzeştin etrafında toplanır…”
‘Sinan, bir dünyadır. Bir Leonardo Da Vinci, bir Michelangelo gibi Sinan’ın da dünyası vardır. Bu dünyalar her nedense hep bu üç adamın yüzyılına rastlar. Benim Mimar Sinan’da bulduğum şey ışığın kullanılması. Bu ışığı kendi filtresinden geçirerek estetik kazandırdığı mekanı kabul ettirmesidir. Mimar Sinan taşlarla bir mekan yapan bir mimar değil, dünyayı içine toplayan bir adam. Onun yaptığı pencerelerden sızan ışık, yalnız bir estetik anlam taşımaz. Işığın yarattığı atmosferin gerektirdiği ulviyeti de katar camilere. Ben Sinan’ın binalarına dıştan baktığımda onun taşlarında bir yaşam hissediyorum. Onu kuşlarla, ağaçlardan düşen gölgelerle birleştiriyorum ve onun resmini çekiyorum. Ben bir nevi kubbelerden sızan rüzgarın müziğini dinlemek istiyorum; mimari bir senfonidir, onu buluyorum Sinan’da…’Ara Güler
Nezih Tavlaş
Bir Efsane:
Rivayet o ki mübarek gecelerden bir gece; Padişah Kanuni Sultan Süleyman; Hz. Peygamber’i (sav) rüyasında görür. Efendimiz, Sultan Süleyman’ı cami ve külliyenin inşa edileceği yere götürür. ”Mihrabı burada, minberi burada olsun,” diyerek tembihler.
Kanuni Sultan Süleyman uyanınca Allah’a şükreder ve ardından Mimarbaşı Sinan’ı yanına çağırtır. Ona hiçbir açıklama yapmadan, birlikte rüyada gördüğü araziye götürür.
– Buraya bir cami ve külliye yapacağız, diye söze başlayan Kanuni Sultan Süleyman’a Mimar Sinan Ağa eşlik eder…
– Hünkarım, mihrabı burada, minberi şurada olsa münasip midir? Der. Padişah Kanuni şaşırır…
– Sinan, sen bizim rüyadan haberli gibisin?
Mimarbaşı Sinan biraz sıkılarak cevap verir:
– Hünkarım, kulunuz dün gece ziyaretinize gelen Zat-ı Alişan’ın iki adım arkasındaydı. Rasulullah sav. Efendimizin emir fermanlarını ayan-beyan duydum. der.