Yazımız 1 Ocak 2025 tarihinde güncellenmiştir.
Necip Mahfuz 1988 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Mısırlı yazardır (11 Aralık 1911 – 30 Ağustos 2006). Nobel ödülü kazanan ilk Müslüman ve tek Arap yazardır. “Ortadoğu’nun Balzac’ı” olarak tanınır. 70 yıllık kariyeri boyunca 34 roman, 350 küsur kısa hikâye yayımladı. Kitaplarının çoğunda, hayatının tamamını geçirdiği ve Nobel ödülünü almak için bile ayrılmadığı Kahire’nin tarihi mahallelerindeki yaşamı; modern ve geleneksel yaşam arasında denge kurmaya çalışan sıradan insanları anlattı; pek çok kitabı Arap filmlerine konu oldu.
Bugün Nobel Edebiyat ödülünü aldığı gün olduğu için bu yazarın eserlerinden yaptığımız alıntılardan bir demet hazırladık.
Necip Mahfuz Sözleri
Yaşam varsa, umut da vardır kardeşim
Bir insanın ana fikri kalbi, özeti de vicdanıdır…
‘…Ben bir şey istedim,Yazgı başka şey istedi…
Dinimiz büyük ama yaşamımız putperestçe!
Bilim aklın dilidir. Sanat ise insana dair her şeyin..
Hepimiz aynı anda hem suçluyuz hem de kurban.
Tek bir saat, bazen bütün ömre, hatta fazlasına değer.
Bırakın da yarın ölmeyeceğinden emin olan tutsun yası.
Vücutta bağırsakların olması, insan aklının asaletini azaltmaz.
Ne var ki, aşk korku bilmez. Çağlara yayılan bu hakikat bir mucizedir.
Siz istediğiniz insanı düzeltemezsiniz,istediğini düzelten Allahtır.
Ama aslında hayatı uzun bir uykudan başka şey değilken ölüm ona nasıl zarar verebilirdi?
Yalnız olmanın tadını çıkart, kendi kalenin kralısın. İnsan bundan başka ne ister ki?
Sözümüze sadık, görevlerimize bağlı kalalım ve insanın insanla olan işlerinde kanun değil, sevgi egemen olsun.
Gecenin ardından gün nasıl doğuyorsa adaletsizlik de bir gün son bulacaktır. Zorbalığın ölümünü de göreceğiz, ışığın ve mucizelerin doğuşunu da
Hiçbir zaman umutsuzluğun inancınızı yenmesine izin vermeyin. Biz inancımızı yadsırsak, gerçek mutluluk da bizi yadsır.
Kadınların kendilerine özgü bir dilleri vardır ve onlarla o dilden konuşmadığın zaman söylediklerinin bir anlamı olmaz.
Yazmak düşünüp, hissedebilen insanların harcıdır, gece kulüpleri ve barlardan çıkmayan zevk düşkünlerinin değil. Fakat kötü zamanlardayız. Eğitimlerini şüphesiz bir sirkte alan ve numaralarını sergileyecek en uygun saha olarak gazeteciliği seçen türedilerle, palyaçolarla çalışmaya mahkumuz.
Gökyüzü mavi, yeryüzü yeşilken ve çiçekler mis gibi kokarken nasıl sıkılabiliriz ki? Kalpler sevme yeteneğine, ruhlarımız da inancın gücüne sahipken nasıl moralimiz bozulabilir ki? Hayat yüce Allah’ın hayırlı bir hediyesidir.
Ne kadar çok mezar var gözün görebildiğince uzanıyor. Mezar taşları teslimiyetle kaldırılmış elleri andırıyor, her ne kadar artık onları kimse tehdit edemese de. Başarıyla başarısızlığın, katille kurbanın bir araya geldiği, hırsızla polisin ilk ve son olarak huzur içinde yan yana yattığı bir sessizlik ve hakikat kenti.