Nilgün Marmara Sözleri

PAYLAŞ
Nilgün Marmara Sözleri
  • 1524
  • +
  • -

Yazımız 31 Ekim 2023 tarihinde güncellenmiştir.

Nilgün Marmara Sözleri…
Nilgün Marmara, Balkan göçmeni olan bir ailenin iki kızından biri olarak, 13 Şubat 1958’de İstanbul, Moda’da doğdu. Bir Marksist olan babası Fikri Marmara, muhasebe müdürüydü. Babası, Bulgaristan’ın Plevne şehrinden, annesiyse Vidin’den İstanbul’a göç etmişlerdir.

Liseyi Kadıköy Maarif Koleji’nde okudu. Üniversite hayatına İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden başladı ancak siyasi sebeplerle burada devam edemeyip tekrar sınava girdi ve Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandı. Okulu, “Sylvia Plath’in Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi” tezi ile 1985’te bitirdi. Mezun olduktan sonra Marmaris’te bir tatil köyünde çalışmaya başladı. Farklı şirketlerde sekreterlik, Mısır Konsolosluğunda memurluklarda bulunsa da iş hayatı çok uzun süreli olmadı.

1982’de, arkadaş ortamında tanıştığı endüstri mühendisi Kağan Önal ile evlendi. Eşinin işi dolayısıyla 16 ay Libya’da yaşadılar.

13 Ekim 1987’de 29 yaşındayken vefat etti.

Nilgün Marmara Sözleri

”Öyle güzelsin ki, kuş koysunlar yoluna”

 

Ağır ağır yaklaşıyoruz eylemsizlik kıyısına…

 

Yaslı yüreğimin utangaç itirafı ,

Sizi sevmekten ölüyorum bayım…

 

Ben senin merak ettiğin , içinde ne olduğu belirsiz bir parantezim…..

 

Maskelerinizi kuşanıp , yalanlarınızı çoğaltın

Hepiniz mezarısınız kendinizin…..

 

“Biz niye kendi zamanlarımızı yaşayamıyoruz ? Niye hep başka zamanlar ve hep başka kendimiz ?

 

“bir çift gam çiçeğidir sanki gözlerin;

öyle içli, öyle yumuşak, öyle derin.”

 

“Anımsamadığım tüm sözcükler anımsayabildiğim tek bir sözcüktü:

Yara !”

 

“Aydınlıkta köhneliği belirginleşen ve kentte ve konutta hiçbir şey neyse ben oyum.”

 

Uyanıyorum küstah sözcüklerle ;

Ey , iki adımlık yer küre , senin bütün arka bahçelerini gördüm ben ….

 

Ölüm, yaşayabilmek için sonsuzca kaçındığımız ama sözcükleri yaşatabilmek için kucak açtığımız

 

“Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa

bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte!”

 

Neredesiniz siz ey bilinçsizliğin bilinçlere varılamaz yengisinden sonra  ulaşılır esriklik alanları?

 

“Uçurumlar var, var uçurumlar diyorum ben insanla insan arasında, kendiyle kendi arasında, kendiyle başkası arasında…

 

“Paniği kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.

Oyuncağı panik olan sayrı yalnızlık

kendi kendine nasıl da eğlenir.”

 

biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim arkamı dönüp inandığım

ve güvendiğim her şeye

veda edeceğim.

 

Dizelerini sırala kendince kendiliğinden,

Oyuncağını yuvarla ve yaklaştır bakışını,

Uygun değil mi sözcüklerine kırıkların

Gözalan dizilişi kendince kendiliğinden?

 

“Sus…” demişti bir gün, gelecekte yapacağı şeylerden bahseden ablasına. “Sus, zeki insanlar planlarından asla bahsetmezler, onları gerçekleştirirler.”

 

Üşümüşüm…

Bu yaklaşan kışla değil,

Deniz ürpertisi, göğün alacasıyla değil,

Ellerimin soğukluğu hep bir kalabalıkta.

Kaçışının gizini gönlünde tuttuğun

Bilisiz aşkı (nı) ver bana!

Üşümeyeyim…

 

“Biricikliğin böylesine kanıtlanmasına daha önce hiç rastlanmamış; onun ve benim için. Sonsuz bir zaman sürecek gibi, büyük kafesten küçük kafese, yeşilden maviye, küçükten büyüğe, maviden yeşile… bir düş!”

 

Plath, romanla şiiri karşılaştırırken şöyle demekte yerden göğe kadar haklıdır: “…Romanın kapısı da şiirin kapısı gibi kapanır. Ama onun kadar hızlı değil; o kadar manikçe, itiraz edilemez bir kesinlikle değil.” Plath sıkıcı bir hayat sürse belki yaşam sürecini uzatabilirdi, ama bunu yapamadı çünkü hayatının kapısını şiirinki gibi kapamayı yeğledi, hızlı ve manikçe, itiraz edilemez bir kesinlikle.

 

Nilgün Marmara ;”Yağmurda yürürken ıslandığını değil, küçük su taneciklerinin nasıl toprağın göğsünde masumca öldüğünü düşünenlerdendi. ”  Ece Temelkuran


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir