Yazımız 3 Ağustos 2024 tarihinde güncellenmiştir.
Rasim Özdenören Sözleri…
20 Mayıs 1940 yılında Kahramanmaraş ilimizde doğan Türk öykü ve deneme yazarı Rasim Özdenören 23 Temmuz 2022 yılında vefat etti.
İlk gençlik yıllarından itibaren edebiyata ilgili bir arkadaş grubuna dahil olan Özdenören, bu grubun içinde sonraki yıllarda şekillenecek edebî kişiliği için önemli bir zemin bulmuştur. Özdenören’in okumaları ve edebî ilgileri büyük oranda bu arkadaş grubunda şekillenmeye başlamış; sonraki yıllarda tanıştığı Sezai Karakoç’un etkisiyle de bir bütünlük kazanmıştır.
Bu değerli yazarımızın sözlerinden ve kitaplarındaki alıntılardan bir derleme hazırladık…
Rasim Özdenören Sözleri
Müslüman’ın en etken tebliğ aracı bizzat yaşayışıdır.
“Oysa zaman belki bir ömür boyu süren bir tek andır.”
Allah’tan başkasına kulluk edeni, Allah her şeye kul eder.
“Bir şey yapmamanın da bir eylem olduğunu çoktan anlamıştı…”
“Müslüman, çağın gözüyle İslâm’a bakmaz. İslâm’ın gözüyle çağa bakar.”
“Hep yalana inanmaya alışmış olanlar doğruya inanmakta güçlük çeker.”
“Okuyup anlamak, bilmek gerek. Çünkü insan en çok bilmediğine düşmandır.”
Bildikleriyle amel etmeyen birinin, bilmediklerini öğrenme çabasına düşmesi anlamsız olmaz mı?
Müslümanlar bile kendilerini anlamaktan uzaklaşmışken, başkalarının onu tanıması mümkün mü?
“İnsanlar aslında birbirini tanımadıkları için severler, tanıdıktan sonra nefret ederler birbirlerinden.”
Bana gelince.. kimse olduğum gibi görmek istemiyor beni, nasıl söylesem.. Herkes kendi icat ettiği gibi bakıyor bana
İçinizdeki İslam’ı gösterin. Çünkü İslam, sizin üzerinizde görünmek ister. İman gizlidir, İslam açık. İman kalbdedir, İslam zahir de.
Kuşkusuz, sonucun zafer olmasını dileriz, fakat amaç zafer değildir. Amaç, Allah’ın rızasını kazanmaktır. Onun rızasını kazanabilmişsem, görünürde yenilmiş de olsam gerçekte galip sayılırım.
“Hani bazı filmlerde olur, adam masumdur ama bunu yalnız seyirci bilir, asıl bilmesi gereken bilmez. Bütün hayatım boyunca böyle bir durumda yaşadım ben..”
Bu gün, insanoğlunun ortak amacı sayabileceğimiz barış ve adalet üzerine kurulu bir dünyada yaşamasının biricik teminatı, biricik vaat edicisi ancak ve yalnız İslam olarak görünmektedir.
“Bize ‘yeni yazarları okuyor musunuz’ diye soruyorlar. Gök kubbenin altı hiçbir zaman boş değildir. Daima Allah’ın ve Resulünün kelamını tebliğ edecek insanlar vardır ve her dönem kendi kelimeleriyle zuhur eder.”
“Ben yaşlandım artık,
Ölümü bekliyorum,
Ölüm nedir biliyor musun?
Önünde sonunda çalacağımız tek hakikat kapısı, bizi bir yaradan var, Yaradanın emriyle gene kendisine dönüşümüzdür ölüm, bir daha ölmemek üzere dönüşümüzdür ona.”
Evrensel bir site kurmak demek, her şeyden önce, insanlar arasında evrensel, mutlak bir adaleti gerçekleştirmek demek olmalıdır. Temeli adalete dayanmayan evrensellik hevesleri, bir anda, tüm dünyayı istila etse bile, ömürlü, kalıcı olması mümkün değildir.
Hiçbir şey boşlukta sallanmamaktadır, saçmalık bile kendine bir dayanak noktası araştırmaktadır, her şey, bütün nesneler yaratılışlarındaki amaca doğru yürüyüp gitmektedirler. Kara gecede, kara taşın üstündeki kara karıncanın kıpırtısı bile denetim altındayken som bilinç olan insanın -elbette insan’ın- kendini denetimden uzak sayması mümkün müydü? Mümkün müdür?
Yürüyorum ama ayağım yere basmıyor, saydamlaşmışım gibi. Gelecek hakkındaki tasarılar da suya düşüyor. Geçmiş de yitiyor. Bencillik de değil kendinizi kaptırdığınız duygu. Çünkü artık kendinizi de düşünmediğinizi biliyorsunuz. Başkalarını mı düşünüyorsunuz, onların kaygısını mı besliyorsunuz içinizde? O da değil. Yalnızca mekândan, dünyadan, çevrenizden bir uzaklaşma hali. Yeniden kendinize gelmeniz için bir şeyle sarsılmanız gerek. Çok güçlü bir şey olmasa da olur o şey…