Yazımız 30 Mayıs 2021 tarihinde güncellenmiştir.
Sigmund Freud, psikolojinin en önemli alt dallarından biri olan psikanaliz biliminin kurucusu olan Avusturya doğumlu Yahudi nörologdu. Psikanaliz, hasta ile psikanalist arasında gerçekleşen diyalog yoluyla psikopatolojik vakaları tedavi etmekte kullanılan klinik yöntemidir.
Sigmund Freud’un sözlerinden bir derleme hazırladık…
Yaşamın amacı ölümdür.
Ego kendi evinin efendisi değildir.
Her insan gördüğü rüyanın tabiridir.
Genç bilebilseydi, yaşlı yapabilseydi.
İd neredeyse, ego orada olacaktır.
Aşk ve iş beşeriyetimizin mihenk taşlarıdır.
Doğaya her zaman bir ölüm borcun vardır.
Zayıf noktalarınızdan güçlü taraflarınız doğacaktır.
Sanat, çocukluk tecrübelerinin büyüklüğe aktarılmasıdır.
İnsan mutlu olmak ister; bu yüzden berbat haldedir.
İnsanın kendine karşı tamamen dürüst olması iyi bir egzersizdir.
Erkek sevdiği zaman arzu yoktur; arzuladığı zaman ise, aşk yoktur.
Gittiğim her yerde, benden önce oraya gitmiş bir şair buldum.
Evrendeki en büyük gösteri, sen aklını keşfettiğin an başlar.
Sevildiğinden emin olunca, insan ne kadar da cüretkar oluyor.
Kavga etmek yerine küfretmeyi seçen ilk insan uygarlığın kurucusuydu.
Zihin bir buzdağı gibidir. Yalnızca yedide biri suyun üzerinde görülebilir.
Hiçbir erkek birlikte olmak istemeyeceği bir kızla yakın arkadaş olmak istemez.
Beklemesini bilen bir insanın hiç bir şeyden taviz vermesine gerek yoktur.
“Söz” ile “sihir” başlangıçta aynı şeylerdi. Kelimelerin sihirli güçleri vardır.
Zihin bir buzdağı gibidir. Yalnızca yedide biri suyun üzerinde görülebilir.
Çocukluk çağında baba korumasından daha güçlü bir ihtiyaç düşünemiyorum.
İnsan sanılandan çok daha ahlaklıdır ve hayal edilemeyecek derecede ahlaksızdır.
Acı çekme karşısında, hiçbir zaman aşık olduğumuz zamanki kadar savunmasız değiliz.
Zekanın sesi yumuşak bir tona sahiptir fakat kendini duyuruncaya kadar durmaz.
Birine duyduğunuz sevgi ve sinir doğru orantılıdır. En çok sevdiğiniz insana herkesten çok sinirlenirsiniz.
Özgürlük medeniyetin insana bir armağanı değildir. Hiç medeniyet yokken insanoğlu çok daha özgürdü.
Bir gün dönüp geçmişe baktığınızda, mücadelelerle geçen yılların hayatınızın en güzel yılları olduğunu fark edeceksiniz.
Özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasıyla birey, insani saldırganlık araçlarının birinden mahrum bırakılmaktadır.
Özür dilemek, sizin haksız olduğunuz manasına gelmez. Karşınızdaki insana verdiğiniz değerin, egonuzdan yüksek olduğunu gösterir.
Vicdan dediğimiz şey, içimizde alevlenen belli bir arzunun, dış dünya tarafından reddedildiğinin iç dünyamız tarafından algılanmasıdır.
İnsanların çoğu özgürlüğü gerçekten istemezler; çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu da bundan korkar.
Henüz yanıtlanamamış ve kadın ruhuyla ilgili otuz yıl süren araştırmalarıma karşın benim de yanıtlamayı başaramadığım çok önemli bir soru var: Kadın ne ister?
Annesinin tartışmasız gözdesi olmuş bir erkek, ömür boyu bir fatih olma duygusunu, çoğu zaman gerçek başarıya götüren özgüveni içinde barındırır.
Mutluluk dediğimiz şey, yoğun bir şekilde bastırılmış ve engellenmiş olan ihtiyaçların kısa süreliğine tatmin edilmesinden başka bir şey değildir.
Köpekler arkadaşlarını sever, düşmanlarını ısırırlar. İnsanlar ise tamamen farklıdır: Saf ve karşılıksız sevgiyi beceremezler. Kişisel ilişkilerindeyse sevgi ve nefreti karıştırıp dururlar.
Ruhunun derinliklerine in ve ilk önce kendini tanımayı öğren. Bunu yaptıktan sonra, bu hastalığa neden yakalandığını anlayacak ve belki de bir daha hastalanmayacaksın.
Şairler, bilgi birikimi ve bilgi dağarcığı bakımından biz sıradan insanların efendisidir; çünkü onlar bilimin henüz ulaşamadığı derelerden kana kana su içen insanlardır.
İnsan komplekslerini ortadan kaldırabilmek adına kendini hırpalamaktansa onlarla yaşamayı öğrenmeli; çünkü kompleksler onun hal ve hareketlerine yön veren gayet meşru güçlerdir.
İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların “tecrübe” dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kesmiş bir insana “tecrübeli” denir.
İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların “tecrübe” dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kesmiş bir insana “tecrübeli” denir.