Yazımız 19 Aralık 2023 tarihinde güncellenmiştir.
Simit ve Çay Sözleri
Simit ve çay… Olsa da beraber içsek.
Onüç Günün Mektupları / Cemal Süreya
“Basit ve sıradan bir yaşam: Biraz çay, azıcık simit ve peynir…
Vazgeçme / Ozan Bahar
Vapur küpeştesi… Yaz vakti… Simit, çay ve martı sesi…
Şükretmek İçin 1001 Küçücük Neden / Senai Demirci
“Seni o yüzden çağırıyorum.
Çok riskli, çay da isterim.
Simitle karper bile alırım.
Bak o zaman olur.”
Nohut Oda / Melisa Kesmez
İstanbul Boğaz, Boğaz vapur demektir…
Ve güvertede çay içmek ve küpeşteye yaslanıp martılara simit atmak evvel zamandan kalma bir İstanbul geleneğidir. İskele alınır; vapur martıya, bulut denize karışır…
Yüzde Yüz İstanbul
Bize eşlik eden martılar ve hafifçe çiseleyen yağmur, insanın içini yaşam ümidiyle dolduruyor. İstanbul’da güne başlarken, hele bir de vapurla seyahat ederken kahvaltıyı çay ve simitle yapmanın tadına doyum olmaz.
Öğretmen Olmak / Doğan Cüceloğlu
…çayı simitle içtikten sonra, sokağın çamuruna karışır, dişlerimizde hâlâ susam kırıntıları, oradan oraya koşabiliriz. Sokakta yağmur yağar, alnımızdan ter damlar. Dişlerimizde susam tanesi, çayın kokusu hâlâ burnumuzdadır.
Havuz Başı – Son Kuşlar / Sait Faik Abasıyanık
Neden? Neden iyiler? Kendi halinde didinen, ufacık hayellerin, minicik umutların peşinde sürüklenenler? Neden bir yudum çay, bir parça simitle mutlu olanlar? Neden bir lirasi bile yokken binlerce gülebilenler? Neden hep aldatılan, terk edilen, kazık yiyen ama yine de kimsenin kötülüğünü düşünmeyen, düşünemeyenler? Neden?
Güzel Kaybettik / Caner Yaman
Bir zamanlar pahalı tabloların altın yaldızlı aynaların süslediği duvarların soğukluğunu, adeta teninde duydu. Çok üşüyordu. Bir an önce evden çıkmalı, her sabah fırından yeni çıkmış simitle çay içerek kahvaltı ettiği o kahveye gitmeli, sobaya sırtını dönerek oturmalı ve Boğaz’ın kirli köpüklü sularına bakarak, aklından geçen bin bir düşüncenin peşine takılıp, iyice ısınıncaya kadar oturmalı, sonra bir günün saatlerini daha orada burada tüketmeliydi.
Kırmızı Azap / Ayfer Tunç
“Simit hazır. Peynir de burada. Çay da var. Saltanat sürüyoruz âlemde ne olacak daha.”
“Haklısın valla.”
Bir güzel kahvaltı etmeye başladık.
Tanrım şimdi tam da burada, böyle oturmuşken, kalbimi dolanan huzur çıkıp gitmezden önce, biraz zaman ver bana Kahvaltı boyunca hiç konuşmadık.
Nurettin Efendi’nin hafif yüksek sesli Bismillah’ı ve Elhamdülillah’ı.
Hepsi bu.
İkisi arasında tek bir kelime etmedik.
Hayal Meyal / Tarık Tufan
Bu başlığa kaşar peyniri de eklemek isterdim ama, onun, çayla simidin dostluğu karşısında silinip ikinci planda kalması, daha doğru. Çünkü, çayla simidi beraber bulduğumuz günler eksik değil, ama üçünü bir arada bulmak?.. Belki çayı da simitten ayırmak doğru idi. yalnız simitten, sabahın o leziz, insan icadı yetmişinden söz açmalıydım. Ama ne yaparsın, çaya kıyamadım. Simidimin yanında o da ikinci planda kalıyor ama dostlukları samimi bir dostluktur. Hiçbir kahvaltı simitle çayın yerini tutmaz
Seçme Hikayeler / Sait Faik Abasıyanık
Size eşim Yıldız’ ın bir hikayesini anlatayım… İş öncesi biraz vakti olduğu için simit-çay keyfi yapmaya niyetlenmiş. Derken birden kuşlar etrafını sarmış. Bu durum Yıldız’ ın hoşuna gitmiş ve onlara simidinden küçük parçalar atmaya başlamış. Kuşlar durur mu ? Hemen çoğalıp Yıldız’ ın etrafında halkalanmışlar. Yıldız da şöyle düşünmüş ; ” Şu an kuşları besliyorum ya, sanki onlar benim kuşlarım gibi oldu!”
Bu his hoşuna gitmiş. Sonrasında… İki simit aldım, çünkü birini tamamen kuşlara atma niyetindeydim. Aynı yere oturdum. Kendi simidimi yerken diğerini de kuşlar için parçalıyor, önüme yığıyordum. Ama bu sefer gelen giden yok; sağa attım, sola attım; kuşlar gelmedi. Bir hüzün çöktü. Bu sefer içime baktım, niye bu kadar hüzünlendiğimi düşündüm. Ah! O an ilk defa anladım ki ; simidin olması yetmiyor, kuşlara da ihtiyaç var.”
” Bir de şunu anladım , ” demişti bana. Kimin kime teşekkür edeceği belli değil. Onlara benim kuşlarımmış gibi bakıyordum ama anladım ki asıl ben onların Yıldız’ ıymışım.”
Var mısın? / Doğan Cüceloğlu