Yazımız 3 Kasım 2023 tarihinde güncellenmiştir.
Sofra ile İlgili Sözler..
Sofra kelimesi Türkçe’de ” yolcu yiyeceği, azık, ve üzerinde yemek yenen yer, örtü, sini” anlamına gelir. Arapça sfr kökünden gelen sufrat ise yolcu yiyeceği, azık ile üzerinde yemek yenen yer, örtü, sini” sözcüğünden alıntıdır. Sofra kelimesi tarihte bilinen ilk kez süfre “yolcu yemeği” Aşık Paşa, Garib-name (1330) eserinde yer almıştır.
Atasözlerimizde ve deyimlerimizde de sıkça kullanılan sofra kelimesi aile kavramını da çağrıştırır. Hep beraber sofra başında yenen yemekler, yapılan sohbetler aile huzurunu ve birlikteliği de anımsatır.
Bu yazımızda içinde sofra kelimesi geçen alıntılardan bir derleme hazırladık…
Sofra ile İlgili Sözler
Halil İbrahim Sofrası…
Sofra donatmak–Deyim
Sofraya bol ve türlü yiyecekler koymak.
Mesela sofra meclisleri unutulmaz çünkü orada tat, koku, görsellik, işitsellik hepsi aktiftir.
Sadiye Erol Aykaç
Sofrada elini, mecliste dilini sakla–Atasözü
Topluluk içinde kendini denetle, aşırı davranışlarda bulunmaktan kaçın, açgözlülük ve gevezelik etme.
Kitapsız manastır, kentsiz devlet, insansız kale, araç gereçsiz aşçı, yiyeceksiz sofra, bitkisiz bahçe, çiçeksiz çayır, yapraksız ağaç gibidir.
Umberto Eco
En güçlü sofra devrilir rüzgârla
En ömürlü çiçek göçer sonbaharla
Ve ölüm hep asılı keskin kılıç baş uçlarında
Ve kapanır açılır ulu bir perde her yüzyılda
Sezai Karakoç
İster aslan ol ister kaplan, ister zebra Bir gün elbet sen de gireceksin mezara Yayılır toprakta sofra gibi bedenin fare, yılan, akrep ile karıncalara
Baba Tahirê Uryan
Birlikte yemek yapmak, sofra kurmak evi ev yapıyormuş meğer. İçinde yemek yapılıp sofra kurulmuyorsa rengi soluk, eksik bir imgeymiş ev, boşlukmuş daha doğrusu, bilmiyormuşum ki, evimi ev sanıyormuşum.
Ayfer Tunç
Dışımızda yaşanan her şeyden haberdar olduğumuz bu çağda, aynı adamın açlıktan ölüş haberini sofra başında seyrederken ziyâfete devam edebilişimiz, o adamın sadece haberi, bizim kendi içimizde ölüşümüzün ise tescilidir.
Serdar Tuncer
İçeriden fazla kızaran ekmeklerin yanıklarını kazıyan bir bıçağı sesi geliyordu. Birden bunların, yalnızca böyle küçük şeylerin kendisine mutluluk verdiğini, hayatta değer verdiği şeyin bu sıcak oda ve iki kişilik sofra olduğunu düşündü.
Orhan Pamuk
Su küçüğün, söz (sofra, yemek) büyüğün–Atasözü
1) temel bir ihtiyaç olan su önce küçüğe verilir, konuşmaya ise ilk önce büyükler başlar; 2) her şeyin bir sırası vardır; kişiler bu sıralamada yaşlarına, kültürlerine vb. özelliklerine göre yer alırlar.
Birlikte evliliği korumanın ikinci adımı: Kahvaltıda şükranlarınızı dile getirin. Harika yiyecekler, bolluk ve bütün nimetler için şükredin. Sofra muhabbetine hiçbir sorunun, endişenin, tartışmanın dahil olmamasına özen gösterin; aynı şey akşam yemeği için de geçerli.
Joseph Murphy
Oğlan atadan (babadan) öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi–Atasözü
Erkek çocuk, erkeklerin yapması gereken şeyleri babasından, kız çocuk da kadınların yapması gereken şeyleri annesinden öğrenir; anne ve baba bunları bilmiyorsa çocuktan böyle şeyler beklenemez.
Banyodan çıktığımda, çayın enfes kokusu karşıladı beni. Mükellef bir sofra duruyordu önümde. Radyoda neşeli bir İstanbul türküsü. “Yanıyor mu yeşil köşkün lambası yâr/Hiç bitmiyor şu gönlümün kavgası yar.” Evgenia elinde tabaklar, ortalıkta dört dönüyordu. Belki eski kafalı diyeceksiniz ama bir evde kadın yoksa, orası hiçbir zaman yuva olmuyordu.
Ahmet Ümit
“Hep Halil İbrahim sofrasından bahsettik. Çünkü bu sofraya bu ülkenin tüm renklerini davet etmemiz gerekir dedim. Yoksa bu ülke iflah olmaz dedim. Türkiye’nin bütün renklerini birleştire birleştire kazanmak için yola çıktık. Soframız böylece gittikçe genişledi.
K. Kılıçdaroğlu
Tevfik Bey’in sofra zevki bir tarih felsefesine kadar uzanırdı.
-Şu barbunyayı burada bu akşam beraberce yiyebilmemiz için kaderin asırlarca çalışmasını düşün. Evvelâ Yahya Kemal’in dediği gibi Don ve Volga, Tuna suları Karadeniz’e akacak. Dedelerimiz kalkıp Orta Asya’ dan gelecek, İstanbul’a yerleşecekler. Sonra, İkinci Mahmut Nuran’ın büyük dedesini Bektâşidir diye İstanbul’dan Manastır’a nefyedecek; orada Merzifonlu zengin bir binbaşının kızıyla evlenecek. Benim dedem, karısı kaçtıktan sonra kendisini teselli için yazdığı, sonra bilmem hangi paşaya hediye ettiği bir Kur’an’ın parasıyla bu köşkü alacak… delikanlı anlıyor musun? Yedi yüz elli altına bir Kur’an-ı Kerim… Yani bu köşk ve arkadaki arazi… Sonra Nuran’ın babası çocukken hastalanacak, annesi Aziz Mahmut Hüdaî Efendi’ye adayacak, büyüyünce pîrin dergâhına girecek, orada babamla dost olacakalar. Nuran doğacak… Siz doğacaksınız…
Mümtaz barbunyanın bu etnik ve sosyal macerasına bayılmıştı. daha az
Ahmet Hamdi Tanpınar