İtibar 30 yılda kazanılır, bir gecede kaybedilebilir
Birbirimizin bağışlanmayan günahı ayrılan fikirlerimizdir.
Ekonomik zorluklar aşılır, siyasi krizler çözümlenir. Ancak! Çocukları harcanmış bir toplumu yeniden onarmak mümkün değildir.
Eskiden zengin aile kızlarının çalışması hemen hemen ayıp bir şeydi. Biz bunu yırttık ve bu sorunu kaldırdık. Çocukların ticarethanelerde çalışmasını bir anane haline getirdik. Bizden sonrasını herkes takdir ediyordu.
Kendimi, misyonunu bulmuşlardan kabul ediyorum. Bu misyonu Antalya’da Suna-İnan Kıraç Eğitim Parkı’nın açılış töreninde sağlık sorunları nedeniyle orada olamadığım için kızım İpek tarafından okunan metinde, bir cümle ile şöyle ifade etmiştim: Ömrümden uzun ideallerim var.
“Hayati bir MR makinesine benzetiyorum.Kendi isteğiniz ile kopkoyu bir tünele giriyorsunuz,kaygı dolu bir belirsizlik var.Bu tünelin sonunda size söyleyeceklerinden endişe ediyorsunuz……Tünelden çıkıldığında ise o tünelin teşhis ettiği o kadere boyun eğiş.”
Lider olarak kalabilmek, pek çok bakımdan belki de lider olmaktan da zor bir oluşumdur.Bu nedenle eleştirenlerden değil, eleştirilenlerden olun. Eleştirip sorumluluk almazsanız, sorumluluğun dışında kalıp eleştirmeyi yeğlerseniz, beğenmediğiniz bir düzen içinde yaşamınızı sürdürmek zorunda kalırsınız.
“Ne olacak bu memleketin hali demekle memleketi yönetenleri kıyasıya eleştirmekle bir yere varamayız. Mutlaka bu sorunun çözümünün bir parçası olmak durumundayız. Bu da ancak örgütsel bir hareketle oluşabilir. Eğitim noksanlığı! Yaşanılan tüm olumsuzlukların kökenindeki hemen hemen başlıca neden budur. Bunun için eğitim devlete bırakılmayacak kadar önemli bir konudur. Eğitim yalnız özel sektör kuruluşlarının halledeceği bir konu da değildir. ”
TEV’in ilk lisansüstü bursiyerlerinden biri de Davut Ökütçü’ydü. Amerika’daki eğitimini tamamlayıp döndüğünde Vehbi Koç’a teşekkür ziyareti yapmış ve Vehbi Koç, “ Siz bana teşekkür edemezsiniz, ne zaman ki; bizim size tanıdığımız imkanları iyi kullanır, eğitiminizi tamamlar, yurdunuza döner, yurdunuz için çalışır ve bir gün eliniz para tuttuğunda, siz de döner, size tanıdığımız bu imkanı sizden sonra gelecek bir Türk gencine sağlarsanız o zaman teşekkür etmiş olursunuz” demişti.
İnan, yaşamımdaki en güzel hediyeydi. Onun varlığı ile yaşamım daha anlamlandı. Çok mutlu ve uyumlu bir aile yaşamı kurduk. Birbirimizi kırmadık. İş yaşamındaki farklı konumumuz ve rollerimizi evimize taşımadık. Onun olgunluğu sayesinde hiçbir sorun yaşamadık. Bugün ise İnan benim için bambaşka bir değer kazandı. Çünkü yaşadığım bütün zorluklar, sıkıntılar ve hastalık sürecinde yanımda o vardı. Ondan hep güç aldım ve ona hep İnan’dım.