William Faulkner Sözleri

PAYLAŞ
William Faulkner Sözleri
  • 1972
  • +
  • -

Yazımız 30 Eylül 2024 tarihinde güncellenmiştir.

25 Eylül 1897’de Mississippi’de doğan Faulkner, 1930’larda Avrupa’daki deneysel geleneği izleyen ilk Amerikan yazarıdır.

Amerikan Modernist yazarların babası sayılan Faulkner, rakip gördüğü Ernest Hemingway’den farklı olarak, uzun ve karmaşık anlatımları benimsemiştir. Uyguladığı teknikler arasında bilinç akışı tekniği ve çoğul anlatı (multiple narration) teknikleri bulunur.

Faulkner eserlerinde genel olarak Güney kültürünün çöküşü ve bozuluşunu, ve aile sevgisi ve gururunun yok oluşunu ele alır.

 1949 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandıktan sonra, 1955’de Pulitzer Ödülü’nü alan Faulkner, 1962’de bir kalp krizi sonucu ölmüştür.

 Filme çekilen romanları şöyle:

[sanctuary] the story of temple drake / 1933

 [intruder in the dust] / 1949

[pylon] the tarnished angels / 1958

[the hamlet] the long hot summer / 1958 *

 [the sound and the fury] / 1959 *

[the reivers] / 1969

– sanctuary / 1961 *

– the long hot summer / 1985

 [the wild palms] old man / 1997

***********************************************

 blank

Saatler, zamanı öldürürler.

 

Acı ile hiçlik arasında kalsam acıyı seçerdim.

 

Geçmiş asla ölü değildir. Geçmiş bile değildir.

 

Bir yazarın başarısı, göze aldığı başarısızlıkla ölçülür.

 

Arkadan konuşmak yalnız ahlaksızlık değil, korkaklıktır da.

 

… insanlar uzun zaman ölü kalabilmeye hazırlanmak için yaşarlar…

 

 Şimdiye kadar savaştan kazançlı çıkmış bir asker görmedim ben…

 

Kelimelerin bir şeye yaramadığını anladığım zamandı; kelimelerin söylemek istediklerine bile uymadıklarını.

 

İnsan ölümlüdür ve ölümsüz olmanın tek yolu dünyaya ölümsüz bir şey bırakıp gitmektir.

 

Ben herkese hakkını veririm, dinine ya da başka bir özelliğine bakmadan.

 

Kadınlar her konuda gurur ve onurlarına düşkündürler; bir tek aşk hariç.

 

Aşkı kitaplara soktukları iyi oldu, yoksa belki de başka yerde yaşayamayacaktı.

 

Zeki insanlar her türlü insan adaletsizliğine, budalalığına ya da acısına karamsar ve alaycı bir akli acıma duyarlar.

 

Bir insan bana kalırsa her şeyden önce insandır, nerede ve ne olursa olsun.

 

Arkasına bakmamaya bile dayanıyor, bakmanın ya da bakmamanın bir işe yaramayacağını bildiği halde…

 

Korku’yu da hiç korkmamış kişilerin bulduğunu anladım; gurur’u hiç gururu olmayanların.

 

Yalnız durdu, ölmekte olan anasına baktı, yüreği sözlere boşalamayacak kadar dolu…

 

‘Şimdi anlıyorum ki, bir budalayı budala yapan şey,iyi öğütleri bile tutamayışıdır.’

 

 Daha beni dua etmek zorunda bırakma. Sevgili Tanrı, bırak biraz daha kahrolayım, birazcık daha.

 

..çekilmez gerçekliğin kasırgasında tutunabileceğimiz yegâne kaya olabilirdi fikridir..

 

Savunmasız varlıklara iyi davranırsanız düşlerinizin gerçekleşmesi için Dilek Ağacı’na gerek yoktur.

 

Çünkü savunmasız varlıkları koruyan, onlara bakan insanların bencil dilekleri olmaz.

 

İnsanlar sorunlara muhtaçtır. Bilinci keskinleştirip kuvvetlendirmek için biraz yenilgi ve umutsuzluk gerekir. Mutluluk sadece sebzelere özgüdür.

 

Görünüşe bakılırsa insan hemen her şeye dayanabiliyor. Hiç yapmadığı şeylere bile dayanabiliyor. Bazı şeylerin dayanılmaz olduğu düşüncesine bile…

 

Nasıl olsa artık gürültüsüz patırtısız yaşayabilirim  diye düşünüyordu. Hiç değilse ölü hayatımın bunda sonraki günlerini şimdiden ölmüşcesine yaşayabilirim

 

Babam bir insan kendi talihsizliklerinin toplamıdır derdi. Bir gün gelir talihsizlik de yorulur sanırsın sen ama zaten senin talihsizliğin zamanın kendisi olur derdi babam.

 

 Oysa çoğu kere yetişkin ve müzmin yalancı yalnız kendini aldatır ; hayatı boyunca kendini doğruluğuna inandıran adamın yalanlarıdır karşısındakini en çabuk inandıran.

 

Acılı bir hayatla hayatsızlık arasında bir seçim yapmamı söyleseler, hiç duraksamadan acılı hayatı seçerim. İnsanlar hayatın ne kadar kötü olduğunu söylerse söylesinler, ben umudumu asla kaybetmedim. Henüz nasıl umut kaybedileceğini öğrenmedim.

***************

WilliamFaulkner, “düşünce nakilleri”nin romancısı: “Faulkner geleneksel kip örüntüsünü bile bile değiştirmiş gibidir: Geçmiş zaman hep şimdiki zamanla anlatılanan bir epizottaki unutulmaz bir anda gözükür.” (Dorrit Cohn)

 

Bir söyleşide; “Bazı okurlar, yazılarınızı iki-üç kez okuyunca bile anlamadıklarını söylüyorlar, ne diyeceksiniz?” diye sorulunca, cevabı basitti: “Dört kez okusunlar.”

 


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir